Trombositopeni Değerlendirmesi

Genel Bakış

Özet

Trombositopeni, dolaşımda bulunan trombosit sayısının mikrolitre başına 150.000’in altına düşmesi durumu olarak tanımlanmaktadır. Normal koşullar altında trombositlerin yaşam süresi yaklaşık beş gün olup, bu hücreler kemik iliğinde sürekli bir yenilenme süreciyle dolaşıma katılırlar. Trombosit sayısındaki düşüş, dört ana mekanizmadan herhangi biriyle ilişkilidir: kemik iliğinde trombosit üretiminin azalması, dolaşımda artan yıkım veya temizlenme, dalakta sekestrasyon adı verilen toplanma veya büyük hacimli transfüzyonlar sonrası gelişen seyreltme etkisi. Yeni gelişen trombositopenisi olan bir hasta için ayırıcı tanı kapsamlıdır ve doğuştan veya sonradan kazanılmış birçok durumu içerir; bu durumlar arasında kemik iliği bozuklukları, kronik karaciğer hastalığı, çeşitli enfeksiyonlar, ilaçların yol açtığı yan etkiler, gizli maligniteler ve sistemik otoimmün ya da romatolojik hastalıklar yer alır.

Tanı

Trombositopeni tanısı ve altta yatan nedenin belirlenmesi, tam bir hasta öyküsü, fizik muayene ve zorunlu olarak Tam Kan Sayımı (FBC) ile periferik kan yayması incelemesini gerektirir. Tanısal süreçteki ilk ve kritik adım, dolaşımdaki EDTA-bağımlı antikorların neden olduğu bir laboratuvar artefaktı olan psödotrombositopeniyi dışlamaktır; bu dışlama işlemi parmak ucu kan alımıyla periferik yayma yapılarak, farklı antikoagülan içeren tüplere kan alımıyla ya da manuel sayım ile gerçekleştirilir. Gerçek trombositopeni doğrulandıktan sonra, klinik tablo ve laboratuvar bulguları ayırıcı tanıyı daraltmaya yönlendirir. Trombositopeni nedenleri arasında İmmün Trombositopeni (ITP), Dağıtılmış İntravasküler Koagülasyon (DIC), Trombotik Trombositopenik Purpura (TTP), Heparin Kaynaklı Trombositopeni (HIT), splenomegaliye yol açan karaciğer hastalıkları ve viral enfeksiyonlar bulunur. Yapılan tüm değerlendirmelere rağmen kesin bir tanı konulamaması durumunda, altta yatan kemik iliği bozukluklarını tespit etmek amacıyla kemik iliği biyopsisi yapılmalıdır.

Tedavi

Trombositopeninin yönetimi, altta yatan spesifik nedenin belirlenmesine ve kanama riskinin derecesine bağlıdır. Genel yönetim ilkesi, trombositopeniye neden olan ilaçları (antikoagülanlar, bazı antibiyotikler) derhal kesmek ve altta yatan hastalığı tedavi etmektir. Şiddetli trombositopeniye bağlı aktif veya yaşamı tehdit eden kanama durumlarında acil hedef, kanamayı durdurmak ve hastanın solunum ile kardiyovasküler durumunu yakından izlemektir. İmmün Trombositopeni (ITP) nedeniyle ciddi trombositopeni gelişen hastalara genellikle intravenöz immünoglobulin ve glukokortikoidler uygulanır; yaşamı tehdit eden kanamalarda antifibrinolitik ajanlar da fayda sağlayabilir. İmmün yıkımın olduğu durumlarda bile trombosit transfüzyonu düşünülebilir. Sepsis gibi acil durumlarda ise erken tanı ve hızlı müdahale esastır; bu müdahaleler enfeksiyon kaynağının kontrol altına alınması, geniş spektrumlu antibiyotik tedavisi, kristaloid sıvı resüsitasyonu ve gerektiğinde vazopresör desteğini (tercih edilen ajan noradrenalin) içerir.

Bu konunun derinlemesine tıbbi analizine ve literatür kaynaklarına ulaşmak için abone olun.

Bu ve zengin eğitim konularını düzenli bir şekilde izlemek için size uygun abonelik sistemine kayıt olun.