Özet
Solunum asidozu, solunum sisteminin akut veya kronik bozukluklarının akciğerlerdeki karbondioksitin yetersiz temizlenmesine yol açması neticesinde ortaya çıkan ciddi bir asit-baz denge bozukluğudur. Bu bozukluklar; akciğer parankiminde birincil hastalıklar, göğüs duvarı hareketliliği ile ilgili problemler, nöromüsküler yetmezlikler veya ventilasyonun merkezi kontrolündeki bozukluklar gibi çeşitli etiyolojilere dayanabilir. Alveolar gaz değişim birimlerinin karbondioksiti yeterli düzeyde dışarı atamaması durumunda, arteriyel karbondioksit seviyeleri normal kabul edilen aralığın (35-45 mmHg) üzerine çıkarak hiperkapniye neden olur. Karbondioksit düzeyindeki yükselme ile doğru orantılı olarak hidrojen iyonları birikmeye başlar ve bu durum, arteriyel pH’nın normal aralığın altına (<7.35) düşmesiyle klinik olarak asidoz tablosunu oluşturur. Solunum asidozu, genellikle akut solunum yetmezliğine ikincil olarak gelişen ve yetersiz tamponlama kapasitesi nedeniyle dramatik pH düşüşüne yol açan akut bir süreç veya böbrek telafisi mekanizmalarının devreye girmesiyle pH’nın normale yaklaştığı kronik bir süreç olarak karşımıza çıkabilir. Akut solunum yetmezliğinin hızlıca tanınmaması ve tedavi edilmemesi, belirgin hipoksemi, hiperpotasemi, kardiyovasküler istikrarsızlık ve nihayetinde kalp durması gibi yaşamsal tehdit oluşturan sonuçlara yol açabilmektedir.
Tanı
Solunum asidozunun kesin tanısı, arteriyel kan gazı (ABG) analizi ile konulmakta olup, bu analizde pH seviyesinin normal aralığın altında olması ve arteriyel karbondioksit seviyesinin normal aralığın üzerinde olması temel göstergelerdir. Tanısal yaklaşım, ABG bulguları, hastanın tıbbi geçmişi ve fizik muayene sonuçlarının senteziyle asidozun akut mu yoksa kronik mi olduğunun belirlenmesi üzerine kuruludur. Akut solunum asidozu, karbondioksitteki her 10 mmHg’lik artış için pH’de 0.08 birimlik hızlı bir düşüşle seyrederken; kronik formda böbreklerin telafi edici mekanizmaları devreye girdiğinden, aynı karbondioksit artışı için pH düşüşü yalnızca 0.03 birim ile sınırlı kalmaktadır. Ayırıcı tanıyı daraltmak ve klinik tablonun ciddiyetini değerlendirmek amacıyla hipoksemi varlığı kritik bir öneme sahiptir ve bu süreç, potansiyel nedenleri taramak için göğüs röntgeni, bilgisayarlı tomografi, elektrolit paneli, toksikoloji ve lomber ponksiyon gibi ek laboratuvar ve görüntüleme çalışmalarını gerektirir.
Tedavi
Solunum asidozunun acil yönetiminde, altta yatan etiyolojiden bağımsız olarak, hastanın temel stabilizasyonu (hava yolu güvenliği, yeterli ventilasyon ve kardiyovasküler destek) ve kapsamlı bir ikincil inceleme ile potansiyel nedenlerin hızlıca belirlenmesi hayati önem taşır. Bilinç bulanıklığı, hemodinamik instabilite veya belirgin solunum kası yorgunluğu (yardımcı kasların kullanımı, dispne ve taşipne gibi belirtiler) gösteren hastalar için daha fazla inceleme yapılmadan mekanik ventilasyon desteğinin başlatılması ve hastanın yoğun bakım ünitesi gibi sürekli izlenebilir bir ortama transfer edilmesi düşünülmelidir. Hipoksi değerlendirmesinin tamamlanması sonrasında, klinik olarak gerekli görülen durumlarda ek oksijen sağlanmalıdır. Solunum asidozunun nihai yönetimi, hastanın ventilasyonunun desteklenmesini (invaziv veya invaziv olmayan yöntemlerle) ve altta yatan patofizyolojiye yönelik spesifik tıbbi veya cerrahi tedavilerin uygulanmasını içerir.
Bu ve zengin eğitim konularını düzenli bir şekilde izlemek için size uygun abonelik sistemine kayıt olun.