Sitomegalovirüs Enfeksiyonu

Genel Bakış

Özet

Sitomegalovirüs enfeksiyonu, bağışıklık sistemi normal olan kişilerde çoğunlukla belirti göstermez veya ateş, lenfadenopati ve atipik lenfositler ile karakterize olan enfeksiyöz mononükleoz benzeri bir sendrom olarak ortaya çıkar. Bağışıklık fonksiyonu baskılanmış bireylerde, özellikle AIDS hastalarında ve organ nakli alıcılarında, hastalık daha ciddi bir seyir izleyerek kemik iliği baskılanması ve pnömoni, hepatit, kolit veya retinit gibi doku invaziv durumlarla klinik olarak kendini gösterir. Virüsün fetüslere bulaşması durumunda ise, şiddetli nörolojik anormallikler, zihinsel engel ve işitme kusurları ile karakterize olan sitomegalik inklüzyon hastalığına yol açabilmektedir. Bağışıklığı normal olan hastalarda bu enfeksiyon kendiliğinden sınırlı olduğu için genellikle herhangi bir antiviral tedavi gerekli değildir; buna karşılık, immün sistemi baskılanmış hastalar için oral valgansiklovir veya intravenöz gansiklovir tercih edilen birincil tedavilerdir, dirençli hastalıklar için ise maribavir önerilirken, toksisite riskleri nedeniyle intravenöz foskarnet ve sidofovir daha az tercih edilen alternatif ajanlardır.

Tanı

CMV enfeksiyonu tanısı için kullanılan yöntemler hastanın bağışıklık durumuna göre değişiklik göstermekle birlikte, başlıca seroloji, pp65 antijenemi testi, histopatoloji ve nükleik asit amplifikasyonu ve tespit sistemleri gibi testler içerir ve günümüzde en yaygın ve hassas yöntem olarak kantitatif polimeraz zincir reaksiyonu (qPCR) bazlı nükleik asit testleri öne çıkmaktadır. Bağışıklığı tam olan bireylerde birincil enfeksiyonun tespiti için genellikle CMV IgM antikorlarına bakılan seroloji yeterli olurken, düşük aviditeli IgG antikorlarının tespiti de yakın zamanda geçirilmiş enfeksiyonu doğrulayabilir. Bağışıklığı baskılanmış kişilerde ise, kan, solunum sekresyonları veya doku örneklerinde virüsün gösterilmesi gerekmektedir; bu grupta akut hastalık tanısı için seroloji yararlı değildir ve kantitatif nükleik asit testi (NAT) hem daha hızlı hem de hastalığın prognozunu takip etme ve tedaviyi yönlendirme özelliği sayesinde öncelikli olarak tercih edilir. Doku invaziv CMV hastalığı şüphesi durumunda, kesin tanı için biyopsi ile elde edilen doku örneklerinde CMV’ye özgü inklüzyon cisimciklerinin histopatolojik olarak tespiti önem taşımaktadır.

Tedavi

Bağışıklık sistemi sağlıklı olan bireylerde CMV enfeksiyonu genellikle kendiliğinden düzelme eğilimi gösterdiği için spesifik bir antiviral tedaviye başlanması çoğu zaman gerekli görülmemektedir. Buna karşın, bağışıklık fonksiyonu baskılanmış hastalarda ortaya çıkan akut CMV hastalığının tedavisi karmaşık bir uzmanlık gerektirmekte ve bu hasta grubu için oral valgansiklovir ya da intravenöz gansiklovir tedavisi birincil olarak tercih edilen seçeneklerdir. Mevcut antiviral tedaviye dirençli veya yetersiz yanıt veren post-transplant CMV enfeksiyonu vakaları için Maribavir birinci basamak tedavi seçeneği olarak belirlenmiştir ve ilişkili toksisiteleri nedeniyle daha az tercih edilen ilaçlar olan intravenöz foskarnet ve sidofovir de kurtarma tedavileri olarak kullanılabilmektedir. Semptomatik doğumsal CMV enfeksiyonu olan yenidoğanlarda altı aylık valgansiklovir rejiminin, uzun vadede işitme kaybının ilerlemesini önlediği ve nörogelişimde mütevazı bir iyileşme sağladığı gösterilmiştir.

Bu konunun derinlemesine tıbbi analizine ve literatür kaynaklarına ulaşmak için abone olun.

Bu ve zengin eğitim konularını düzenli bir şekilde izlemek için size uygun abonelik sistemine kayıt olun.