Senkopun Değerlendirilmesi

Genel Bakış

Özet

Senkop, postural tonus kaybı ile ilişkili ani ve geçici bir bilinç kaybı durumu olup, dışarıdan herhangi bir müdahale olmaksızın kendiliğinden ve tamamen düzelme özelliği taşımaktadır. Bu durumun kesin insidans oranlarını saptamak zor olsa da, Amerika Birleşik Devletleri’nde acil servis ziyaretlerinin yaklaşık yüzde 0.8’ini ve acil servisten hastaneye yatışların yüzde 2’sini oluşturduğu bildirilmiştir. Senkopun temelinde beyin kan akışında geçici bir azalma ile ilişkili patofizyolojik süreç yatmakla birlikte, nedenleri tamamen zararsız olan durumlardan yaşamı tehdit edebilecek ciddi hastalıklara kadar çok geniş bir yelpazede çeşitlilik göstermektedir. Bu nedenle hekimlerin görevi, potansiyel olarak hayatı tehlikeye atan süreçleri (disritmiler, pulmoner emboli, akut koroner sendromlar gibi) olan hastaları, hastaneye yatış ve tedavi gerektiren durumları ve nispeten daha zararsız bir senkop nedeni olan hastaları doğru bir şekilde ayırt etmektir. Detaylı bir öykü ve fizik muayene, çoğu hastada altta yatan nedeni belirleyebilir; ancak hastaların değerlendirme sırasında genellikle asemptomatik olmaları ve doğru anamnez bilgisinin eksikliği, tanısal sürecin belirsizliğini artırabilmektedir.

Tanı

Şüpheli senkopu olan bir hastanın değerlendirilmesindeki ilk adımlar, bu durumu epileptik nöbetler, düşmeler veya psikojenik pseudosenkop gibi senkop dışı durumlardan ayırt etmek ve uygun tedavinin sağlanabilmesi için altta yatan mekanizmayı tanımlamaya odaklanmaktır. Klinik geçmiş ve fizik muayene, birincil bozukluğu saptanabilen birçok hastada senkopun potansiyel nedenini belirlemede en önemli araçlardır. İkinci adım, hastaya özgü riski değerlendirmektir, zira yapısal kalp hastalığı veya anormal EKG bulgularının varlığı, bireyin yüksek ölüm riski altında olduğunu gösteren kritik faktörlerdir. Bu nedenle, senkop ile başvuran her hastaya mutlaka 12 derivasyonlu EKG çekilmelidir. Fizik muayenede, kan basıncı sırt üstü ve ayakta durma pozisyonlarında kontrol edilmeli ve ayakta durmanın ilk üç dakikası içinde sistolik kan basıncında en az 20 mmHg ve/veya diyastolik kan basıncında en az 10 mmHg düşüş olarak tanımlanan ortostatik hipotansiyon bulgusu aranmalıdır.

Tedavi

Senkopun yönetiminde temel prensip, hastanın risk düzeyine göre tedavi stratejisini belirlemektir. Potansiyel olarak yaşamı tehdit eden nedenleri olan (malign disritmiler, büyük pulmoner emboli veya aort diseksiyonu gibi) hastalar yüksek riskli kabul edilir ve hastaneye yatış, agresif takip ve acil müdahale gerektirirler. Örneğin, kalp tamponadı tanısı konulması durumunda acil perikardiyosentez, Addison krizi şüphesinde ise hidrokortizon ile varsayımsal tedavi derhal başlatılmalıdır. Kardiyojenik şok tablosu ile başvuran büyük pulmoner emboli hastalarında ise tromboliz düşünülmelidir. Hastaların büyük bir kısmını oluşturan, vazovagal senkop gibi zararsız nedenleri olan veya ilaç kaynaklı ortostatik hipotansiyonu olan bireylerde tedavi, tetikleyicilerden kaçınma eğitimi, sıvı ve tuz alımının artırılması veya nedene yol açan ilaçların dozajının ayarlanması veya kesilmesini içerir. Orta risk grubundaki ve nedeni belirsiz olan hastalar için ise, hastaneye yatışları azaltma potansiyeline sahip yapılandırılmış acil servis gözlem protokolleri uygulanabilir.

Bu konunun derinlemesine tıbbi analizine ve literatür kaynaklarına ulaşmak için abone olun.

Bu ve zengin eğitim konularını düzenli bir şekilde izlemek için size uygun abonelik sistemine kayıt olun.