Özet
Selülit, derinin derin dermisi ve hemen altındaki yumuşak dokuyu etkileyen akut yayılma enfeksiyonu olarak tanımlanır. Erizipel ise, yalnızca üst dermis tabakasını ve yüzeyel lenf damarlarını kapsayan, daha yüzeysel bir enfeksiyon biçimidir. Bu iki durumun en yaygın etkenleri Beta-hemolitik streptokoklar ve Staphylococcus aureus‘tur, ancak enfeksiyona Streptococcus pneumoniae, Haemophilus influenzae, gram-negatif basil ve anaeroblar gibi diğer mikroorganizmalar da neden olabilir. Tanı genellikle hastanın öyküsü ve fizik muayene bulgularına dayanılarak konulur, ancak hastaneye yatış gerektiren sistemik enfeksiyon belirtileri mevcutsa kan kültürü alınması önerilir. Önceki selülit atakları, kronik lenfödem, venöz yetersizlik, diyabet, obezite ve mantar enfeksiyonları (tinea pedis) bu duruma yatkınlık yaratan başlıca faktörler arasındadır. Tedavi, en yaygın nedenlere yönelik antibiyotiklerin zamanında başlanması ve yatkınlık yaratan durumların eş zamanlı olarak yönetilmesi esasına dayanır.
Tanı
Selülit klinik olarak hızla yayılan, tek taraflı, kırmızı, ağrılı, sıcak ve şişkin bir cilt alanı olarak tanımlanır, genellikle bir uzuvda görülür ve kenarları belirgin veya daha difüz olabilir. Erizipel ise belirgin lenfatik katılımı olan, kabarık ve etkilenmeyen deriden keskin bir şekilde ayrılmış, parlak kırmızı bir görünüm sergiler ve sıklıkla yüzü ve alt uzuvları etkiler. Muayenede ciltte portakal kabuğu görünümü (peau d’orange), kabarcıklar, purpura, ekimoz ve dermal nekroz gibi daha şiddetli lezyonlar saptanabilir. Tanısal süreçte, sepsisten şüphelenilen veya altta yatan ciddi durumlar (örneğin nekrotizan fasiit, septik artrit) dışlanması gereken hastalar acil kıdemli klinik değerlendirmeye yönlendirilmelidir. Rutin olarak kan kültürü veya görüntüleme yapılması önerilmez, ancak sistemik hastalığı olanlarda veya hastaneye yatış gerektiren durumlarda tam kan sayımı ve kan kültürü dahil laboratuvar testleri yapılmalıdır.
Tedavi
Selülit ve erizipel tedavisinin temelini, yaygın etkenler olan streptokoklar ve Staphylococcus aureus‘u hedefleyen ampirik antibiyotik tedavisi oluşturur. Hastalığın şiddetine (Eron Sınıflaması) ve sistemik semptomların varlığına göre ayaktan veya yatarak tedavi kararı verilir. Sistemik hastalığı olan, bağışıklık sistemi zayıflamış veya oral antibiyotik alamayan şiddetli vakalar intravenöz tedavi ve hastaneye yatış gerektirir. Akut faz çözüldükten sonra, intravenöz tedaviden oral tedaviye geçilir. Antibiyotiklerin toplam tedavi süresi genellikle beş ila yedi gün arasında olup, risk faktörleri bulunan hastalarda on güne kadar uzatılabilir. Tedaviye ek olarak, yeterli ağrı kesici verilmesi, hastanın hidrasyonunun sağlanması ve etkilenen uzvun yükseltilerek ödemin azaltılması destekleyici yönetimin önemli bileşenleridir. Ayrıca nüksü önlemek amacıyla diyabet, venöz yetersizlik ve tinea pedis gibi yatkınlık yaratan altta yatan durumların yönetimi esastır.
Bu ve zengin eğitim konularını düzenli bir şekilde izlemek için size uygun abonelik sistemine kayıt olun.