Seboreik Dermatit

Genel Bakış

Özet

Seboreik dermatit kronik, inflamatuar bir deri hastalığı olup eritematöz, yağlı ve pul pul dökülen lezyonlarla karakterizedir; genellikle saçlı deri, nazolabial kıvrımlar, glabella, kulak arkası ve anterior göğüs gibi sebase bezlerin yoğun olduğu bölgelerde yerleşir ve kaşıntı, rahatsızlık ve kozmetik kaygıya yol açar. Hastalık çocuklukta bebek saç derisinde kafa derisi kabuğu şeklinde başlayıp yaşamın ilk aylarında çoğunlukla gerilerken, erişkinlerde stres, nörolojik durumlar ya da immün yetmezlik durumlarında alevlenmeler ve yaygınlaşma gösterebilir. Klinik prezentasyon sıklıkla döngüsel remisyon-alevlenme paterni izler; hafif vakalarda topikal şampuan ve antifungallerle kontrol sağlanırken orta-şiddetli veya yaygın formlarda topikal kortikosteroidler, kalsinörin inhibitörleri veya seçilmiş olgularda sistemik antifungaller devreye girer. Tedavi hedefleri semptom kontrolü, alevlenmelerin azaltılması ve cilt bariyerinin korunmasıdır; uzun süreli yüksek potansiyelli kortikosteroid kullanımından kaçınılmalı ve gerektiğinde dermatoloji konsültasyonu düşünülmelidir.

Tanı

Tanı büyük oranda tipik öykü ve muayene bulgularına dayanır; saçlı deri ve yüz yerleşimli yağlı, sarı-beyaz pul ve eritemli plakların varlığı ile klinik olarak belirlenir ve ayrıcı tanılar göz önünde bulundurularak gerekirse dermatoskopi ya da cilt biyopsisi ile ayırıcı tanı desteklenir. Özellikle aniden patlayıcı ve yaygın başlangıçlar immün yetmezlikler, özellikle HIV açısından uyarıcıdır ve böyle olgularda altta yatan sistemik durumların araştırılması uygun olabilir. Hastanın öyküsünde stresle ilişkili alevlenmeler, nörolojik hastalıklar, kullanılan tetikleyici ilaçlar ve ailesel ya da pediatrik öyküler sorgulanmalıdır. Fizik muayenede tipik dağılımın dışında sıra dışı, yaygın veya nekrotik görünüm varsa biyopsi alınması önerilir; laboratuvar tetkikleri rutin olarak gerekli değildir ancak düşünülmesi gereken özel durumlar için hedefli testler yapılabilir.

Tedavi

Tedavi semptom kontrolü ve alevlenme yönetimine odaklanır; saçlı deri sınırlı vakalarda birinci basamak ajanlar olarak ketokonazol, selenyum sülfid, pirition çinko, siklopiroks veya salisilik asit içeren şampuanlar önerilir ve tedavi genellikle haftada iki kez 2–4 hafta sürer. Yüz ve vücut yüzeylerinde düşük-potansiyelli topikal kortikosteroidler kısa süreli kullanımla etkili olup cilt atrofi riskine karşı dikkatle uygulanmalı, topikal azol antifungaller (örneğin %2 ketokonazol krem/ köpük) sık kullanılan alternatif veya eşlik edici ajanlardır; topikal kalsinörin inhibitörleri (pimekrolimus, takrolimus) steroid atrofisi riski nedeniyle uzun süreli kullanımda tercih edilebilir ve takrolimusun proaktif aralıklı kullanımının remisyonu koruduğu gösterilmiştir. Yaygın, şiddetli veya dirençli olgularda sistemik antifungaller (itrakonazol, kısa süreli ketokonazol kullanımına dair ciddi güvenlik endişeleri nedeniyle dikkatli tercih) düşünülebilir ancak pediatrik populasyonda dermatolog yönlendirmesi şarttır. Tedavide hedef 2–4 hafta içinde klinik yanıt almak olup 3 ay içinde tatmin edici düzelme yoksa dirençli hastalık olarak değerlendirilir ve tedavi planı yeniden gözden geçirilir.

Bu konunun derinlemesine tıbbi analizine ve literatür kaynaklarına ulaşmak için abone olun.

Bu ve zengin eğitim konularını düzenli bir şekilde izlemek için size uygun abonelik sistemine kayıt olun.