Özet
Perikardiyal effüzyon, perikardiyal alan içerisinde bulunan fizyolojik sıvı hacmi olan yaklaşık 50 mL miktarının aşılması durumunda ortaya çıkan yaygın bir klinik bulgudur. Bu sıvı birikimi, genellikle hastaların kardiyak olmayan veya göğüs görüntüleme tetkikleri sırasında tesadüfi olarak saptanabilir ya da hali hazırda mevcut olan altta yatan sistemik veya kardiyak bir hastalığın bir sonucu olarak gelişebilir. Effüzyonların klinik önemi, hem mevcut effüzyona neden olan temel hastalıkla olan doğrudan ilişkilerinde hem de bir hastanın kardiyak dolumunu ve genel hemodinamiğini potansiyel olarak etkileyebilme yeteneklerinde yatmaktadır. Genel yetişkin popülasyonda perikardiyal effüzyon prevalansı Framingham kohortu verilerine göre %6,5’e kadar ulaşabilmektedir ve bu oran, 80 yaş ve üzeri hastalarda %15’i aşacak şekilde yaşla birlikte belirgin olarak artmaktadır.
Tanı
Perikardiyal effüzyonun tanısında altın standart görüntüleme yöntemi, non-invaziv ve kolay uygulanabilir olması nedeniyle ekokardiyografidir. Bu tetkik, effüzyonun boyutunu, dağılımını (loküle veya yaygın) ve en önemlisi kalbin hemodinamiği üzerindeki etkisini değerlendirmede kritik rol oynar. Hastanın öyküsünde viral enfeksiyon, malignite, kalp cerrahisi öyküsü veya travma gibi etiyolojik nedenlere yönelik ipuçları aranır. Fizik muayenede kalbin üzerindeki baskının göstergesi olan hipotansiyon, venöz dolgunluk ve pulsus paradoksus gibi bulgulara odaklanılırken, viral perikarditte pozisyonla değişen göğüs ağrısı dikkat çekicidir. Elektrokardiyogramda viral perikardit için yaygın ST segment yükselmesi veya idiyopatik effüzyonlarda ST segment değişiklikleri görülebilir; ancak en belirgin ve acil durum göstergesi olan kalp tamponadında düşük QRS voltajı ve elektriksel alternans saptanabilir. Görüntüleme, perikardiyal sıvının hacmini; küçük (<10 mm, 50-100 mL), orta (10-20 mm, 100-500 mL) veya büyük (>20 mm, >500 mL) şeklinde yarı niceliksel olarak sınıflandırmaya olanak tanır.
Tedavi
Perikardiyal effüzyonun tedavi yaklaşımı, öncelikle sıvının miktarına, birikme hızına, hastanın semptomlarının ciddiyetine ve en önemlisi altta yatan etiyolojiye bağlıdır. Kalp tamponadı gibi acil bir durum söz konusuysa, hayat kurtarıcı bir prosedür olan perikardiyosentez (sıvının iğne veya kateter yoluyla boşaltılması) vakit kaybetmeksizin yapılmalıdır. Asemptomatik seyreden ve küçük boyuttaki effüzyonlar genellikle sadece düzenli ekokardiyografik takip ile izlenirken, viral veya idiyopatik perikardite bağlı olan semptomatik efüzyonlarda ilk basamak tedavi olarak non-steroid anti-inflamatuar ilaçlar (NSAID’ler) ve nüks riskini azaltmaya yardımcı olan kolşisin kullanılır. Eğer efüzyon, altta yatan bir sistemik hastalığa (malignite, üremi, otoimmün hastalık) bağlı ise, kalıcı iyileşme ve nüksün önlenmesi için temel hastalığın spesifik tedavisi zorunludur. Tıbbi tedaviye rağmen devam eden veya tekrarlayan inatçı efüzyonlarda ise cerrahi drenaj, perkütan balon perikardiyotomi veya malign vakalarda sklerozan tedavi gibi girişimsel yöntemler gerekebilir.
Bu ve zengin eğitim konularını düzenli bir şekilde izlemek için size uygun abonelik sistemine kayıt olun.