Özet
Otoimmün hepatit, çoğunlukla kadınları etkileyen, geniş bir klinik yelpazede belirti göstermeyen durumdan hızla ilerleyen fulminan karaciğer yetmezliğine kadar değişken bir seyir izleyebilen kronik inflamatuar bir karaciğer hastalığıdır. Bu hastalığa genellikle tiroidit, tip 1 diyabet veya çölyak hastalığı gibi diğer otoimmün hastalıklar eşlik ederken, laboratuvar bulgularında aminotransferaz seviyelerinin bilirubin ve gama glutamil transferaz seviyelerinden daha belirgin bir şekilde yükseldiği gözlenir. Hastalığın temelinde, yüksek serum globulin konsantrasyonları ve antinükleer antikor (ANA), düz kas antikoru (SMA) ve karaciğer böbrek mikrozomal-1 (anti-LKM-1) gibi dolaşan oto-antikorların varlığı, karaciğer histolojisinde ise belirgin iltihabi değişikliklerin bulunması yer alır. Tedavi yaklaşımı, tek başına kortikosteroid kullanımını veya azatiyoprin gibi diğer immünosupresanlarla kombine tedaviyi içermekte olup, ileri evre karaciğer hastalığı olan ve standart tedaviye direnç veya intolerans gösteren hastalarda karaciğer nakli gerekliliği ortaya çıkmaktadır.
Tanı
Otoimmün hepatit, nedeni tam olarak bilinmeyen, kronik iltihabi bir karaciğer hastalığı olarak tanımlanır ve karakteristik özellikleri arasında yüksek serum globulin konsantrasyonu, dolaşan spesifik oto-antikorların mevcudiyeti, karaciğer histolojisindeki inflamatuar değişiklikler ve uygulanan immünosupresif tedaviye sağlanan olumlu klinik yanıt bulunmaktadır. Klinik tablo, asemptomatik bir seyirden başlayarak derin sarılık, protrombin zamanında uzama ve binlerce değere ulaşabilen aminotransferaz seviyeleri ile karakterize fulminan karaciğer yetmezliğine kadar değişebilen geniş bir spektrum sergilemektedir. Tanının kesinleştirilmesi için klinik şüphe, otoimmün hastalık öyküsü, anormal karaciğer fonksiyon testleri ve spesifik oto-antikorların tespiti gerekmekte olup, altın standart tanı yöntemi olan karaciğer biyopsisinde ise periportal lezyon veya arayüz hepatiti olarak bilinen, bol plazma hücresi infiltrasyonu içeren lezyonlar görülmektedir. Tanı kriterlerinin belirlenmesinde Uluslararası Otoimmün Hepatit Grubu’nun oluşturduğu gözden geçirilmiş veya basitleştirilmiş puanlama sistemleri kullanılmakta ve bu sistemler, özellikle alışılmadık klinik özelliklere sahip hastalarda ayırıcı tanıyı desteklemektedir.
Tedavi
Otoimmün hepatitin temel tedavisi, hastalığın patolojik sürecini baskılamayı amaçlayan immünosupresif ajanlara dayanmaktadır. Tedavi seçenekleri, aktif hastalığın şiddetine ve süresine bağlı olarak tek başına kortikosteroidlerin kullanımını veya kortikosteroidlerin azatiyoprin gibi diğer immünosupresan ilaçlarla kombinasyonunu kapsamaktadır. Eğer altı aydan daha kısa süreli bir tedavi beklentisi varsa kortikosteroid monoterapisi tercih edilebilirken, genellikle altı aydan uzun sürecek vakalarda kortikosteroid ile immünosupresan kombinasyonu başlanmaktadır. Tedaviye yetersiz yanıt veya ilaç intoleransı gösteren hastalarda, mikofenolat mofetil veya takrolimus gibi ikinci basamak ajanların denenmesi önerilmekte olup, bu ajanlardan kullanım kolaylığı ve yan etki profili nedeniyle genellikle mikofenolat ilk ikinci basamak ajan olarak tercih edilmektedir. Tedavi edilmeyen vakaların prognozu oldukça kötü olduğundan, immünosupresif tedavi, hastaların sağkalım oranlarını önemli ölçüde artırmakta ve hastaların çoğunluğu tedaviye başladıktan sonra remisyona ulaşmaktadır.
Bu ve zengin eğitim konularını düzenli bir şekilde izlemek için size uygun abonelik sistemine kayıt olun.