Küme Baş Ağrısı

Genel Bakış

Özet

Küme baş ağrısı, trigeminal otonomik baş ağrılarının en yaygın formu olarak kabul edilmekte ve bilinen en şiddetli ağrılı durumlardan biri olarak tanımlanmaktadır. Bu birincil baş ağrısı bozukluğu, orbital, peri-orbital ve/veya temporal alanlara lokalize olan, 15 ile 180 dakika arasında süren, dayanılmaz şiddetteki tek taraflı ağrı atakları ile karakterizedir. Ataklar günde bir kezden sekiz kez arasında değişen bir sıklıkta meydana gelebilir ve ağrının olduğu tarafta kraniyal otonomik semptomlar (gözde yaşarma, burun akıntısı, ptozis gibi) eşlik eder. Hastaların büyük çoğunluğunda (%80) ataklar, en az üç ay süren remisyon dönemleri ile ayrılan, genellikle birkaç hafta süren küme dönemleri halinde ortaya çıkar; bu durum episodik küme baş ağrısı olarak adlandırılırken, hastaların yaklaşık %20’sinde bir yıl veya daha uzun süre remisyonsuz devam eden kronik küme baş ağrısı formu gelişebilir. Patofizyolojinin temelinde, ağrı ataklarının zamanlamasını ve periyodikliğini açıklayan hipotalamik aktivasyon ile ikincil olarak gelişen trigeminal ve otonomik aktivasyonun rol oynadığı düşünülmektedir. Akut atakların tedavisinde yüksek akışlı oksijen ve triptanlar hızlı ve etkili seçenekler olarak öne çıkarken, küme dönemini baskılamak için sıklıkla verapamil birinci basamak önleyici tedavi olarak tercih edilmektedir; yeni tedavi yaklaşımları arasında ise galkanezumab ve invazif olmayan vagus siniri stimülasyonu bulunmaktadır.

Tanı

Küme baş ağrısının tanısı, diğer primer baş ağrısı bozukluklarında olduğu gibi, herhangi bir standart test yerine ayrıntılı bir klinik geçmişe dayanmaktadır. Tanı, Uluslararası Baş Ağrısı Derneği (IHS) tarafından belirlenen Uluslararası Baş Ağrısı Bozuklukları Sınıflandırması, 3. baskı (ICHD-3) kriterleri temel alınarak konulur ve tipik olarak peri-orbital bölgede yerleşen, şiddetli, tek taraflı ağrıya eşlik eden tek taraflı kraniyal otonomik semptomlar ve ajitasyon/huzursuzluk belirtilerinin varlığını gerektirir. Hastalar atak sırasında sabit duramaz, odada dolaşmayı veya ileri geri sallanmayı tercih ederler. Fizik muayene genellikle normal olsa da, ataklar arasında kalıcı bir kısmi Horner sendromu veya izole ptozis görülebilir. Nörogörüntüleme, tanı anında ikincil yapısal nedenleri (örneğin hipofiz lezyonları veya posterior fossa lezyonları) dışlamak amacıyla intravenöz kontrastlı beyin Manyetik Rezonans Görüntülemesi (MRI) ile önerilir. Ayrıca, verapamil gibi kalsiyum kanal blokerleri ile tedaviye başlamadan önce altta yatan iletim anormalliklerini tespit etmek için EKG çekilmesi gerekmektedir.

Tedavi

Küme baş ağrısının yönetimi, akut atakları hızlı bir şekilde sonlandırmayı, küme dönemini baskılamayı ve kronikleşmeyi önlemeyi amaçlayan kapsamlı bir yaklaşım gerektirir. Akut atakların acil tedavisinde en etkili yöntemler, subkutan sumatriptan ve yüksek akışlı oksijen uygulamasıdır; yüksek akışlı oksijen, özellikle koroner arter hastalığı veya kontrolsüz hipertansiyon gibi triptanların kontrendike olduğu durumlarda tercih edilen güvenli bir alternatiftir. Küme döneminin önleyici tedavisi için genellikle verapamil birinci basamak ajan olarak kabul edilir. Önleyici ilaçların tam terapötik etkisini göstermesi genellikle birkaç hafta sürdüğü için, başlangıçta atakları hızla baskılamak amacıyla oral kortikosteroidler veya kortikosteroidler ile uygulanan büyük oksipital sinir bloğu gibi geçici (köprü) tedaviler kullanılabilir. Yeni gelişen tedavi yöntemleri arasında, epizodik küme baş ağrısının önlenmesi için galkanezumab ve invazif olmayan vagus siniri stimülasyonu yer almaktadır. Dirençli kronik küme baş ağrısı vakalarında, son çare olarak oksipital sinir stimülasyonu gibi cerrahi nöromodülasyon yöntemleri de düşünülmektedir.

Bu konunun derinlemesine tıbbi analizine ve literatür kaynaklarına ulaşmak için abone olun.

Bu ve zengin eğitim konularını düzenli bir şekilde izlemek için size uygun abonelik sistemine kayıt olun.