Özet
Hipokalsemi, dolaşımdaki serum kalsiyum seviyesinin laboratuvar referans aralığının altına düşmesiyle karakterize edilen hayati bir elektrolit dengesizliği durumudur. Bu klinik tabloda, hem dolaşımdaki toplam kalsiyum hem de biyolojik olarak aktif olan iyonize kalsiyum seviyeleri düşük olarak tespit edilmekte olup, bu durum vücudun kalsiyum konsantrasyonunu korumakla görevli mekanizmalarından herhangi birinin başarısızlığının ardından ortaya çıkabilmektedir. Hipokalseminin en yaygın altında yatan nedenleri arasında genellikle paratiroid hormon (PTH) salgısının başarısızlığı veya kemikten kalsiyum salma yeteneğinin kaybı bulunmaktadır, bu da kalsiyum metabolizmasının karmaşık dengesinin bozulduğunu göstermektedir. Hipokalseminin klinik özellikleri, başta nöromüsküler uyarılabilirlik olmak üzere geniş bir yelpazede kendini göstermekte olup, akut hipokalsemi yaşamı tehdit eden bir tablo oluşturabilir ve bu nedenle hızlı tanı ve düzeltme kritik öneme sahiptir. Niceliksel olarak şiddetli bir kalsiyum düşüklüğü, başlangıcı uzamış ve kronikse, bazen yalnızca birkaç hafif semptomla da kendini gösterebilir.
Tanı
Hipokalsemi tanısı için atılacak ilk adım, hastanın öyküsü ve fizik muayene bulgularının kapsamlı bir şekilde değerlendirilmesi olup, bu süreç ayırıcı tanıyı önemli ölçüde daraltma potansiyeli taşır. Hipokalsemi şüphesiyle başvuran her hastada ilk istenmesi gereken temel laboratuvar testleri serum toplam kalsiyum konsantrasyonu, albümin, magnezyum, böbrek fonksiyon testleri ve serum intakt paratiroid hormon (PTH) seviyesidir. Dolaşımdaki kalsiyumun önemli bir kısmı albüminle bağlandığı için, toplam kalsiyum seviyesini doğru yorumlayabilmek adına albümin ölçülmeli ve gerekli kalsiyum düzeltmesi hesaplanmalıdır, ancak iyonize kalsiyum ölçümü mevcut olduğunda bu düzeltmeye gerek kalmamaktadır. Etiyolojiyi aydınlatmak için, bu temel testlere ek olarak iyonize kalsiyum, bikarbonat, alkalen fosfataz, fosfor ve 25-hidroksivitamin D seviyelerinin ölçülmesi ve 24 saatlik idrar kalsiyum atılımının değerlendirilmesi gerekebilir. Ayrıca, hipokalseminin faz II aksiyon potansiyelini uzatarak uzamış QT aralığına yol açması nedeniyle, aritmileri değerlendirmek ve bu spesifik elektrokardiyografik bulguyu tespit etmek amacıyla mutlaka EKG çekilmelidir.
Tedavi
Hipokalseminin akut yönetiminde en önemli amaç, kalsiyum seviyesini hızla normale döndürmekten ziyade, nöromüsküler ve kardiyak sistemdeki tetani, hipotansiyon, nöbetler, zihinsel karışıklık ve karpopedal spazmlar gibi akut klinik özelliklerin hızla iyileştirilmesidir. Acil durumun ciddiyetine ve hipokalseminin derecesine bağlı olarak kalsiyum takviyesi intravenöz infüzyon veya intravenöz itme şeklinde uygulanabilir ve bu amaçla kalsiyum klorürün lokal tahriş riskinin daha yüksek olması nedeniyle kalsiyum glukonat tercih edilen intravenöz formdur. Düzensiz kalp ritimleri oluşma olasılığı nedeniyle, düzeltme çok hızlı yapılırsa elektrokardiyografik izleme önerilmektedir, zira özellikle dijitalis tedavisi gören hastalarda hızlı kalsiyum uygulaması ciddi aritmilere neden olabilir. Kalsiyum seviyesi stabilize edildikten sonra hipokalseminin olası nedenleri mutlaka araştırılmalı ve özellikle hipomagnezemi varlığında, paratiroid hormonunun salınımı ve etkisi üzerindeki olumsuz etkisi nedeniyle, kalsiyumun yeterince düzelmesi için magnezyum seviyelerinin önce düzeltilmesi esastır.
Bu ve zengin eğitim konularını düzenli bir şekilde izlemek için size uygun abonelik sistemine kayıt olun.