Hiperprolaktinemi

Genel Bakış

Özet

Hiperprolaktinemi, serum prolaktin (PRL) seviyelerinin normal referans aralıklarının üzerine yükseldiği bir endokrin bozukluğu olarak tanımlanmaktadır. Bu durum, hipotalamus-hipofiz aksının en yaygın endokrin patolojisidir ve seçilmemiş genel bir yetişkin popülasyonunda %0.4’ten aile planlama kliniklerinde %5’e kadar değişen oranlarda görülmektedir. Kadınlarda normal PRL seviyeleri 1087 pikomol/L’nin (25 mikrogram/L veya 500 milliünite/L) altında kabul edilirken, erkeklerde bu sınır 870 pikomol/L’nin (20 mikrogram/L veya 400 milliünite/L) altındadır. Hiperprolaktineminin prevalansı, amenoresi olan kadınlarda %9’a, galaktoresi olanlarda ise %25’e yükselirken, amenore ve galaktore şikayetleriyle başvuran kadınların %70’inde bu durum tespit edilmektedir. Ayrıca, iktidarsızlık veya kısırlık nedeniyle başvuran erkeklerin yaklaşık %5’inde de hiperprolaktinemi görülmektedir.

Tanı

Hiperprolaktinemi tanısı, serum PRL düzeylerinin laboratuvarın normal kabul ettiği referans aralığının üzerinde saptanmasıyla doğrulanmakta olup, klinik sunum hastanın bireysel özelliklerine ve prolaktin fazlalığının şiddetine bağlı olarak önemli ölçüde değişkenlik göstermektedir. Bu bozukluk genellikle amenore, galaktore, erektil disfonksiyon veya baş ağrısı gibi spesifik şikayetlerin değerlendirilmesi sırasında tesadüfen ortaya çıkmaktadır. Tutarlı bir klinik tabloya ve belirgin bir PRL artışına sahip hastalarda genellikle tek bir PRL ölçümü yeterli olabilirken, normalin üst sınırının beş katından daha az hafif yükselme gösteren hastalarda, stres veya pulsatil salgı gibi geçici nedenleri dışlamak amacıyla tekrar test yapılması önerilir. Semptomatik fizyolojik olmayan hiperprolaktinemi durumunda, öncelikli değerlendirme adımları arasında altta yatan nedenler olarak ilaç kullanımının, böbrek yetmezliğinin, hipotiroidizmin ve parasellar tümörlerin dışlanması bulunmaktadır. Fizyolojik ve ilaç kaynaklı nedenlerin dışlanmasının ardından hipofiz bezinin manyetik rezonans görüntüleme (MRI) taraması, bir makroadenom varlığını ve potansiyel hipopitüitarizmi araştırmak için yapılır; MRI’da lezyon saptanmazsa idiyopatik hiperprolaktinemi tanısı konulmaktadır.

Tedavi

Hiperprolaktineminin tedavisi etiyolojiye bağlı olarak değişiklik göstermekle birlikte, prolaktinomların yönetimi çoğunlukla dopamin agonistleri ile medikal tedavi yoluyla gerçekleştirilir. Bu ajanlar, prolaktin salgısını inhibe ederek seviyeleri düşürmekte ve sıklıkla tümör boyutunu küçültmektedirler. Eğer hiperprolaktinemiye neden olan bir ilaç tespit edilirse, mümkünse bu ilaçların prolaktin seviyelerini daha az etkileyen alternatif ilaçlarla değiştirilmesi veya bir uzman hekim konsültasyonu ile kesilmesi önem taşımaktadır. Primer hipotiroidizme bağlı hafif hiperprolaktinemi vakalarında, tiroid hormonu replasman tedavisi ile birlikte prolaktin seviyeleri tipik olarak normale dönmektedir. Akut bir durum olan hipofiz apopleksisinde ise yönetim, intravenöz sıvılar ve deksametazon gibi kortikosteroidler ile destekleyici tedaviyi içerirken, ilerleyici görme kaybı veya kranial nöropati varsa, ideal olarak ilk 24 ila 48 saat içinde transsfenoidal cerrahi dekompresyon uygulanmalıdır.

Bu konunun derinlemesine tıbbi analizine ve literatür kaynaklarına ulaşmak için abone olun.

Bu ve zengin eğitim konularını düzenli bir şekilde izlemek için size uygun abonelik sistemine kayıt olun.