Özet
Enfeksiyöz Mononükleoz (IM), tipik olarak Epstein-Barr virüsü (EBV) enfeksiyonu sonucu ortaya çıkan, ateş, farenjit (boğaz ağrısı) ve lenfadenopati (lenf düğümlerinde büyüme) klasik üçlüsü ile atipik lenfositozun eşlik ettiği yaygın bir klinik sendromdur. Bu durum, çoğunlukla ergenleri ve genç yetişkinleri etkilemekle birlikte, küçük çocuklarda genellikle belirti vermeden (subklinik) seyreder. Hastalığın akut dönemi genellikle kendiliğinden düzelirken, virüs yaşam boyu süren gizli (latent) bir enfeksiyona yol açar. EBV dışındaki etkenler (örneğin Sitomegalovirüs veya HIV-1) bu sendroma neden olduğunda ise ‘mononükleoz sendromu’ olarak adlandırılır. Akut enfeksiyöz mononükleoz, dalak yırtılması, havayolu obstrüksiyonu, fulminan hepatit veya hemolitik anemi gibi nadir ama ciddi komplikasyonlara yol açma potansiyeli taşır.
Tanı
Enfeksiyöz mononükleoz tanısı, özellikle 10 ila 30 yaş arasındaki hastalarda görülen klasik semptomların (ateş, farenjit, lenfadenopati ve yaygın yorgunluk/keyifsizlik) klinik şüphesi üzerine kurulur ve laboratuvar testleri ile desteklenir. Laboratuvar bulgularında, Tam Kan Sayımı (FBC) incelemesi tipik olarak en az %50 lenfositoz ve %10’dan fazla atipik lenfositoz varlığını gösterir. Tanının doğrulanmasında kullanılan Heterofil Antikor Testi (Monospot testi), EBV enfeksiyonunda tipik olarak pozitiftir, ancak bu test küçük çocuklarda (4 yaş altı) veya hastalığın çok erken aşamalarında yanlış negatif sonuç verebilir. Bu gibi durumlarda veya tanıyı kesinleştirmek amacıyla, Viral Kapsid Antijeni (VCA-IgM ve VCA-IgG) ve EBV Nükleer Antijeni (EBNA) gibi EBV’ye özgü serolojik antikor testleri yapılır; bu testler heterofil antikor testine göre daha yüksek duyarlılık ve özgüllüğe sahiptir.
Tedavi
Enfeksiyöz mononükleozun tedavisi büyük ölçüde semptomların giderilmesine yönelik destekleyici bakım ile sınırlıdır ve hastalığın seyrini değiştiren spesifik bir antiviral tedavi bulunmamaktadır. Akut dönemde yeterli dinlenme, hidrasyonun sağlanması ve ağrı/ateş için non-steroid anti-enflamatuar ilaçlar (NSAID’ler) veya asetaminofen kullanılması temel yaklaşımdır. Tedavinin önemli bir kısmı, dalak rüptürü riskini azaltmaya odaklanır; dalak büyümesi (splenomegali) olan hastaların, özellikle ilk ay boyunca, karın travmasına yol açabilecek temas sporları ve ağır fiziksel aktivitelerden kesinlikle kaçınmaları hayati önem taşır. Şiddetli havayolu obstrüksiyonu veya belirgin trombositopeni/anemi gibi ciddi komplikasyonların varlığında, kısa süreli kortikosteroid tedavisi düşünülebilir.
Bu ve zengin eğitim konularını düzenli bir şekilde izlemek için size uygun abonelik sistemine kayıt olun.