Özet
Ekstremitelerin kompartman sendromu, kapalı osteofasiyal kompartmanlarda artan interstisyel basınçtan kaynaklanan ve acil cerrahi müdahale gerektiren patolojik bir durum olarak tanımlanmaktadır. Bu cerrahi acil durum, kılcal kan akışının kısıtlanmasına ve bunun sonucunda mikrodamarların hasar görmesine yol açmaktadır. Kırık, kompartman içine kanama, doğrudan yumuşak doku yaralanması veya kas travması gibi çeşitli durumlarla ortaya çıkabilmektedir. İlgili kompartmanın distalinde nabızların hissedilmesi bu sendromun varlığını dışlamaz; bu nedenle zamanında ve doğru tanı için yüksek bir şüphe indeksi sürdürmek kritik öneme sahiptir. Akut ekstremite kompartman sendromu tanısı klinik olarak netleştiğinde, kas iskemisi ve rabdomiyolizi önlemek amacıyla fasiyotomi zorunlu bir tedavi prosedürünü oluşturmaktadır.
Tanı
Akut kompartman sendromunun tanısı, yaralanma veya klinik duruma orantısız olan ve genellikle gelişen sendromun en erken belirtisi olarak bildirilen şiddetli ağrı ile yönlendirilmelidir. Bu ağrı, ilgili kompartmandaki kas gruplarının pasif olarak gerilmesiyle kötüleşmekte ve yeterli analjezi uygulanmasına rağmen düzelmemesi tanısal bir gösterge olabilmektedir. Kompartmandaki gerginliğin varlığı, sendromun en erken nesnel bulgusunu teşkil etmektedir, ancak kompartman sertliğini tespit etmek için manuel palpasyonun düşük bir duyarlılığa sahip olduğu bilinmektedir. Klasik klinik tanı altı P’ye dayansa da, nabız kaybı, felç, solukluk ve azalmış sıcaklık gibi geç belirtiler sıklıkla arteriyel iskeminin işaretleridir; bu geç bulgular kompartman sendromunda ortaya çıkarsa, vaskülarite ve canlılıkta önemli bir bozulmayı gösterir. Klinik muayenenin belirsiz kaldığı veya hastanın zihinsel durumunun değişmiş olduğu durumlarda, intrakompartmental basınç ölçümü zorunlu hale gelmektedir.
Tedavi
Akut uzuv kompartman sendromu durumlarında, hızlı ve acil bir şekilde fasiyotomi uygulanması gerekmektedir. Tanı gecikirse ve bu durum önemli kas nekrozuna yol açarsa, çok disiplinli bir konsensüs ve hasta ile yapılan tartışma sonrasında aşamalı bir prosedürle ampütasyon seçeneği değerlendirilmelidir. Yüksek şüphe indeksi durumlarında, acil önlemler dahilinde kısıtlayıcı alçı veya kapatıcı pansumanların tamamen açılması ve dairesel sargıların serbest bırakılması gerekmektedir. Eğer semptomlar dış kompresyonun kaldırılmasıyla hafiflemezse, cerrahi dekompresyon uygulanması zorunludur. Destekleyici tedavi önlemleri arasında, morfin veya başka bir opioid analjezik ilaç ile hasta kontrollü analjezinin etkili olabileceği analjezi ve yeterli sıvı resüsitasyonu bulunmaktadır. Rabdomiyoliz varlığında ise, myoglobinin böbrek tübüllerine olan toksisitesini azaltmak amacıyla idrarı alkalileştirmek için sodyum bikarbonat önerilebilir, ancak bu yaklaşımın faydaları güçlü kanıta dayanmamaktadır ve hidratasyona yanıt vermeyen anürik hastalar hemodiyaliz gerektirebilir.
Bu ve zengin eğitim konularını düzenli bir şekilde izlemek için size uygun abonelik sistemine kayıt olun.