Boyun Ağrısının Değerlendirilmesi

Genel Bakış

Özet

Boyun ağrısının değerlendirilmesinde temel amaç, öncelikle primer veya metastatik kanser gibi önemli patolojik nedenlerden kaynaklanan durumları ve nörolojik bozulma ile ilişkili vakaları hızlı bir şekilde tespit etmektir. Boyun ağrısına yönelik tanısal yaklaşımın bel ağrısı kadar iyi çalışılmamış olmasına rağmen, klinikte benzer bir sistematik yaklaşımın uygulanması önerilmektedir. Boyun ağrısı, büyük bir patoloji belirtisi olmaksızın günlük aktiviteleri çok az etkileme (Derece 1) durumundan, kırık, neoplazm veya enfeksiyon gibi büyük bir patoloji ile birlikte görülmeye (Derece 4) kadar dört farklı kategoriye ayrılabilir. Özellikle radikülopati gibi nörolojik belirti veya semptomların varlığı, ağrının Derece 3 olarak sınıflandırılmasına neden olurken, büyük patoloji olmamasına rağmen günlük aktiviteleri etkileyebilen ağrı Derece 2 olarak kabul edilir.

Tanı

Tanısal yaklaşım, travmatik boyun ağrısı ile başvuran acil hastalarda servikal omurga yaralanması riskinin değerlendirilmesiyle başlar ve bu değerlendirmede sunulan klinik özellikler ile yaralanma mekanizması dikkate alınır. 65 yaşından büyük olma, ekstremitelerde parestezi, değişmiş mental durum veya yüksekten düşme, yüksek hızlı motorlu araç çarpışması gibi tehlikeli mekanizmalar gibi yüksek risk kriterleri mevcutsa görüntüleme çalışmaları derhal istenmelidir. Travma dışı boyun ağrısında ise, ateşle birlikte yeni başlayan ağrı, kanser öyküsü veya kollarda uyuşma, güçsüzlük, koordinasyon kaybı gibi nörolojik semptomların varlığı, altta yatan ciddi bir etiyolojinin (enfeksiyon, malignite veya vasküler diseksiyon) hızla araştırılmasını gerektiren endişe verici özelliklerdir. Manyetik rezonans görüntüleme (MRI), servikal radikülopati ve miyelopati değerlendirmesi için kesin bir test olarak kabul edilir.

Tedavi

Boyun ağrısının tedavisi, altta yatan nedene bağlı olarak değişmekle birlikte, akut sarsıntı gibi durumlarda erken mobilizasyonun ve normale dönüşte hızlı davranmanın uzun vadeli sonuçları iyileştirdiği bilinmektedir. Bu durumda yumuşak boyunluklar önerilmemekte, ağrı kesici ve kas gevşeticiler ise hastanın erken hareket etmesini sağlamak için kullanılabilir. Altı ila on iki hafta süren konservatif tedavilere rağmen düzelmeyen radiküler ağrı veya ilerleyici motor zayıflık gösteren ve sinir kökü sıkışması saptanan servikal radikülopati hastalarında cerrahi düşünülebilir. Epidural apse durumunda antibiyotik tedavisi esastır ve nörolojik defisit mevcutsa dekompresyon cerrahisi zorunludur. Servikal arter diseksiyonu tanısı konulduktan sonra, tromboz riskini azaltmak için antikoagülasyon veya antiplatelet tedavisine 3-6 ay süreyle devam edilmesi gerekmektedir.

Bu konunun derinlemesine tıbbi analizine ve literatür kaynaklarına ulaşmak için abone olun.

Bu ve zengin eğitim konularını düzenli bir şekilde izlemek için size uygun abonelik sistemine kayıt olun.