Poliovirüs Enfeksiyonu

Genel Bakış

Özet

Poliovirüs enfeksiyonu çoğunlukla asemptomatik seyreder; semptomlu olgular genellikle kısa süreli bir gastroenterit tablosu ile başlar ve çoğu kez kendiliğinden düzelir. Daha ciddi sunum, akut flaks paralizi (AFP) ile karakterize paralitik poliomiyelittir; bu tablo asimetrik motor kayıp, azalmış tendon refleksleri ve etkilenen kas grubunda atrofi ile seyreder. Paralitik olguların bir kısmı bulber tutulum ve solunum felcine ilerleyebilir, bu durum yaşamı tehdit eden komplikasyonlara yol açar. Yıllar sonra ortaya çıkabilen post-poliomiyelit sendromu (PPS) kalıcı kas zayıflığı, yorgunluk ve kas erimesi ile karakterizedir. Polio ve PPS için spesifik antiviral bir tedavi yoktur; tedavi esas olarak destekleyici bakım ve uzun süreli rehabilitasyon ile yürütülür. Erken dönemde başlanan fizyoterapi, fonksiyonun maksimum düzeye çıkarılması ve sakatlığın azaltılması açısından esastır.

Tanı

Tanı büyük ölçüde klinik değerlendirmeye dayanır; ani başlayan flaks paralizi, özellikle etkilenen uzuvda azalmış veya kaybolmuş tendon refleksleri ile birliktedir ve diğer makul tanıların dışlanması gerekir. Laboratuvar olarak poliovirüs izolasyonu dışkı, boğaz sürüntüsü veya BOS örneklerinden yapılabilir; günümüzde moleküler yöntemler (RT‑PCR ve VP1 dizilemesi) virüs tespitinde tercih edilir. Seroloji, aşılamış veya geçirilmiş enfeksiyon öyküsü olanlarda yorum zorluğu getirdiği için tanıda sınırlıdır. Görüntüleme olarak omuriliğin değerlendirilmesinde MRI ön boynuz tutulumunu ve inflamasyonu gösterebilir; elektrofizyolojik çalışmalar (EMG, sinir iletim) denervasyon ve motor işlev kaybını doğrulamaya yardımcı olur. Şüpheli vakalar yerel sağlık otoritelerine derhal bildirilmelidir; örnekleme ve ileri laboratuvar uygulamaları genellikle referans laboratuvar koordinasyonunda yürütülür.

Tedavi

Poliomiyelit ve post-poliomiyelit sendromunda spesifik küratif bir ilaç tedavisi yoktur; tedavi destekleyici ve semptomatiktir. Gastrointestinal semptomlu hastalarda sıvı ve elektrolit dengesinin sağlanması, oral rehidrasyon veya gerektiğinde intravenöz sıvı ile hacim kaybının önlenmesi önceliklidir. Paralitik hastalarda erken mobilizasyon, kas kontraktürlerini önleyici önlemler ve yoğun fizyoterapi planı uygulanmalıdır; bulber veya solunum felci gelişen hastalar solunum desteği, gerektiğinde entübasyon ve mekanik ventilasyon için uzman merkezlere sevk edilmelidir. PPS yönetiminde kronik fizyoterapi, enerji koruyucu stratejiler ve kas güçlendirici programlar ön plandadır; farmakolojik ajanların (örneğin piridostigmin, kortikosteroidler, amantadin gibi) etkinliğine dair yüksek kaliteli kanıt sınırlıdır ve kullanım vakaya özel değerlendirilir. Toplum düzeyinde birincil önleme aşılama ile sağlanır; IPV tercih edilen ortamlarda ve OPV bazı bölgelerde programın bir parçası olarak kullanılmaktadır; aşı stratejileri ülke ve salgın durumuna göre düzenlenir.

Bu konunun derinlemesine tıbbi analizine ve literatür kaynaklarına ulaşmak için abone olun.

Bu ve zengin eğitim konularını düzenli bir şekilde izlemek için size uygun abonelik sistemine kayıt olun.