Özet
Transfüzyon reaksiyonları, alıcı bağışıklık yanıtlarının donör üründeki allojenik antijenlerle etkileşmesiyle ortaya çıkan klinik tabloları kapsar ve akut ile gecikmiş biçimlerde sınıflandırılır; akut reaksiyonlar genellikle transfüzyondan hemen sonra veya 24 saat içinde kendini gösterirken, gecikmiş reaksiyonlar günler ila haftalar sonra ortaya çıkar ve farklı mekanizmalarla daha sessiz ya da sistemik bulgular üretebilir. Akut immün aracılı reaksiyonlar arasında akut hemolitik reaksiyonlar (çoğunlukla idari hatalara bağlı ABO uyumsuzluğu sonucu hızla gelişen intravasküler hemoliz, şok, DIC ve böbrek yetmezliği riskiyle), ateşli non-hemolitik reaksiyonlar (lökoreaktif antikorlar, transfüze edilen proinflamatuar maddeler veya sitokinlerin rolüyle ortaya çıkan benign ateş artışları), alerjik reaksiyonlar ve şiddetli vakalarda anafilaksi ile TRALI (transfüzyonla ilişkili akut akciğer hasarı) bulunur. Gecikmiş immün reaksiyonlar arasında ekstravasküler hemolizle seyreden gecikmiş hemolitik reaksiyonlar, transfüzyonla ilişkili greft-versus-konak hastalığı ve post-transfüzyon purpura yer alır. İmmün dışı komplikasyonlar olarak transfüzyonla ilişkili sepsis, dolaşım aşırı yüklenmesi (TACO) ve depolama ile ilişkili elektrolit bozuklukları tanıda akılda tutulmalıdır ve erken tanı ile hedefe yönelik destek tedavisi hasta sonuçlarını iyileştirir. Koruyucu uygulamalar; lökoreduksiyon, uygun eşleştirme, risk altındaki hastalar için yıkanmış ürün kullanımı, IgA eksikliği olanlarda uygun donör seçimi ve transfüzyon eşiğinin pragmatik kullanımıdır.
Tanı
Transfüzyon reaksiyonlarının tanısı, zamansal ilişki, klinik bulgular ve hedeflenmiş laboratuvar/görüntüleme testlerinin kombinasyonuna dayanır; akut reaksiyonlarda transfüzyonun derhal durdurulması ve hasta ile transfuze edilen ürünün eşleştirilmesi ilk adımdır. Akut hemolitik şüphede post-transfüzyon ABO tekrarı, direkt antiglobulin (Coombs) testi, görsel plazma incelemesi, idrar analizi (serbest hemoglobin), serum haptoglobin, LDH, bilirubin ve koagülasyon panelleri (D-dimer, PT, PTT) değerlendirilir; hızlı hemolizde direkt antiglobulin testi bazen negatif olabilir ve görsel hemoliz, idrar bulguları ile desteklenmelidir. Ateşli non-hemolitik reaksiyon tanısı dışlama ile konur; ateş kriteri ≥1°C artış olup başka sebep yoktur. Alerjik reaksiyon ve anafilaksi tanısı kliniktir; şiddetli şüpheli olaylarda akut ve bazal mast hücresi triptaz ölçümleri ile IgA seviyeleri/anti-IgA antikorları değerlendirilir. TRALI şüphesinde acil göğüs röntgeni, arteriyel kan gazı ile PaO2/FiO2 oranı değerlendirilir; iki taraflı patchy infiltratlar ve hipoksemi TRALI lehinedir, TACO ile ayırım için BNP veya hemodinamik ölçümler yardımcı olabilir. Gecikmiş hemolitik reaksiyonlarda yeni gelişen pozitif alloantikor taraması veya yeni pozitif direkt antiglobulin testi, yükselen LDH, bilirubin ve düşük haptoglobin tanıyı destekler. Bakteriyel kontaminasyon veya transfizyonla ilişkili sepsis şüphesinde hem kültürler, transfüze edilen ürünün gram boyası ve kültürü önemlidir. Tanının netleştirilmesi için kan bankasıyla yakın iletişim, uygun örneklerin gönderilmesi ve kayıtlara hızlı erişim gereklidir.
Tedavi
Tedavi, reaksiyon tipine göre özelleştirilir; ortak ilk adım şüphe halinde transfüzyonun derhal durdurulması ve venöz erişimin korunmasıdır. Akut hemolitik reaksiyonlar yoğun destek gerektirebilir: geniş IV kristaloid ile agresif sıvı resüsitasyonu, idrar çıkışı hedefinin saatlik >0.5–1.0 mL/kg olacak şekilde zorlanması, gerektiğinde zorunlu diürez veya mannitol ile diürez uygulaması, böbrek yetmezliğinde diyaliz desteği, invaziv hemodinamik izleme ve vazopressor tedavisi ile organ desteği sağlanır. Anaflaksi ve şiddetli alerjik reaksiyonlarda ilk ve hayati tedavi intramüsküler adrenalin olup hemen uygulanmalı, gerektiğinde tekrarlanmalı veya dirençli hipotansiyonda intravenöz adrenalin infüzyonu başlatılmalı; ek olarak hava yolu güvence altına alınmalı, oksijen verilmesi, kristalloid sıvı verilmesi, inhaler bronkodilatörler, antihistaminikler ve gerektiğinde glukagon (beta blokör etkisini aşmak için) ve kortikosteroidler düşünülür; kortikosteroidlerin akut hayatta kalım üzerine kanıtı net değildir ancak geç komplikasyonların önlenmesi için düşünülür. Ürtiker tek başına ise transfüzyon geçici olarak durdurulur, antihistaminik verilir ve semptom düzelince yeniden transfüzyon değerlendirilebilir; tekrarlayan ciddi alerjik öyküsü olanlarda yıkanmış ürünler tercih edilir. Ateşli non-hemolitik reaksiyonlarda antipiretik (parasetamol) semptomatik rahatlama sağlar ve hemoliz dışlandıktan sonra transfüzyon yeniden başlatılabilir veya alternatif ürün kullanılabilir. TRALI yönetimi tamamen destekleyicidir; oksijen tedavisinden mekanik ventilasyona kadar ihtiyaca göre solunum desteği sağlanır ve genellikle düzelme birkaç gün içinde olur. Gecikmiş hemolitik reaksiyonlarda çoğu vaka destekleyici tedavi ile iyileşir; hızlı hemoliz varsa akut hemolitik protokol uygulanır. Transfüzyonla ilişkili greft-versus-konak hastalığında özgül immunsupresif rejimler genellikle etkisizdir ve yönetim destekleyicidir; radyasyon uygulanmış ürünler risk altındaki alıcılara önerilir. Post-transfüzyon purpura tedavisinde yüksek doz IVIG birincil tedavi seçeneğidir ve hematolog desteği gerekir. Antibakteriyel kontaminasyon varsa hem ürünün hem de hastanın kültürleri doğrultusunda uygun antibiyotik tedavisi ve destek sağlanır.
Bu ve zengin eğitim konularını düzenli bir şekilde izlemek için size uygun abonelik sistemine kayıt olun.