Özet
Opioid kullanımı bozukluğu, bireyin klinik olarak önemli düzeyde bozulma veya sıkıntı yaşamasına neden olan sorunlu bir opioid kullanım modelini ifade eder. Eroin ve reçeteli opioidlerin kötüye kullanılması, günümüzde büyük bir halk sağlığı sorunudur ve tanısal süreçte hekimin, bu bozukluğun belirlenmiş kriterlerini doğru bir şekilde anlaması zorunludur. Tanı konulmadan önce eşlik eden tıbbi ve psikiyatrik hastalıkların yanı sıra diğer madde kullanımı bozuklukları titizlikle değerlendirilmelidir. Hekimlerin, klinik uygulamalarında opioid kullanımını tarama ve tespit etme yöntemleri konusunda bilgi sahibi olmaları gerekir. Kanıta dayalı tedaviler, detoksifikasyon sürecini, nüksü önlemeye yönelik ilaçla bakım tedavisini ve psikososyal terapileri kapsar. Tedavi, uzun vadeli bir süreç olup, ilaçlar ve psikososyal tedaviler kullanılarak derinlemesine yerleşmiş davranışların değiştirilmesini içerir ve bu nedenle multidisipliner bir yaklaşım gerektirir.
Tanı
Opioid kullanımı bozukluğunun tanısı klinik esaslara dayanır ve bu amaçla kapsamlı bir öykü alımı, psikiyatrik ve tıbbi muayene yapılması ile uygun laboratuvar testlerinin istenmesi gerekmektedir. Tanı konulduktan sonra, hastada eşlik eden diğer madde kullanımı bozukluklarının veya mevcut tıbbi ve psikiyatrik sorunların olup olmadığını belirlemek önemlidir. Ayrıca, bireyin yaşam koşullarını, istihdam durumunu ve fiziksel, duygusal veya cinsel istismar gibi zarar görme riskini değerlendirmek amacıyla sosyal öykünün alınması da önem taşır. Tanı, Zihinsel Bozuklukların Tanısal ve İstatistiksel El Kitabı, Beşinci Baskı, Metin Revizyonu (DSM-5-TR) kriterlerine göre konulmakta olup, on iki aylık bir süre içinde on bir belirtiden en az ikisinin karşılanması gerekir. Bozukluğun şiddeti, karşılanan belirti sayısına göre hafif (iki ila üç belirti), orta (dört ila beş belirti) veya şiddetli (altı veya daha fazla belirti) olarak sınıflandırılabilir.
Tedavi
Opioid kullanımı bozukluklarının optimal yönetimi, farmakoterapilerin psikososyal tedavi yaklaşımlarıyla kombine edilmesiyle sağlanmaktadır. Tedavi süreci detoksifikasyon ve ardından stabilizasyon ve bakım aşamalarından oluşur. Detoksifikasyon, bireyin fizyolojik olarak opioidlere bağımlı olduğu durumlarda gereklidir ve abstinansı teşvik etmek için uzun vadeli tedavi planının ilk adımıdır, ancak tek başına uygulandığında yüksek nüks oranları ile ilişkilidir. Kanıta dayalı detoksifikasyon stratejileri arasında metadon ve buprenorfin gibi opioid agonistlerinin (nalokson ile veya onsuz) yerine konulması ve azaltılması, ayrıca klonidin veya lofeksidin gibi alfa-2 adrenerjik agonistlerin kullanılması yer alır. Uzun vadeli bakım tedavisi ise yasadışı uyuşturuculardan kaçınmayı, nüksü önlemeyi, HIV ve hepatit C gibi riskleri azaltmayı ve suçluluğu düşürmeyi hedefler. Bakım tedavisinde nüksü önlemek için kullanılan ilaçlar uzun etkili opioid agonistleri (metadon, buprenorfin) ve opioid antagonistlerini (enjekte edilebilir uzatılmış salınımlı naltrekson) içerir. Psikososyal müdahaleler ve idrar uyuşturucu taraması ile eşlik eden tıbbi ve psikiyatrik durumların tedavisi bakım programının önemli bir parçasıdır.
Bu ve zengin eğitim konularını düzenli bir şekilde izlemek için size uygun abonelik sistemine kayıt olun.