Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı (KOAH)

Genel Bakış

Özet

Kronik obstrüktif akciğer hastalığı, özellikle sigara içme geçmişi, mesleki ve çevresel risk faktörleri veya kişisel ya da ailede kronik akciğer hastalığı öyküsü bulunan bireylerde şüphelenilmesi gereken ilerleyici bir durumdur. Hastalık, temel olarak nefes darlığı, hırıltı, kronik öksürük ve balgam üretimi gibi kalıcı solunum semptomları ile kendini göstermektedir. Tanı sürecinde akciğer fonksiyon testleri hayati öneme sahiptir; bunun yanı sıra göğüs röntgeni, göğüs bilgisayarlı tomografi taraması, oksimetri ve arteriyel kan gazı analizi gibi testler de kullanılmaktadır. Tedavinin ilk ve en önemli adımı hastaların sigarayı bırakmaları ve maruziyetten kaçınmaları yönünde teşvik edilmesi, ayrıca viral grip ve Streptococcus pneumoniae‘ye karşı aşılanmalarıdır. Farmakolojik tedavide bronkodilatörler temel ilaçlardır, buna ek olarak inhalasyon kortikosteroidleri, fosfodiesteraz-4 inhibitörleri, antibiyotikler ve mukolitikler de tedavi seçenekleri arasında yer almaktadır. Akciğer rehabilitasyonu, hastaların egzersiz toleransını, nefes darlığını ve sağlıkla ilgili yaşam kalitesini iyileştirerek yeniden hastaneye yatışları ve mortaliteyi azalttığı için kritik bir rol oynamaktadır; şiddetli KOAH vakalarında ise uzun süreli oksijen tedavisi hayatta kalma oranını önemli ölçüde artırmaktadır.

Tanı

Kronik obstrüktif akciğer hastalığı, tam olarak geri dönüşümlü olmayan kronik solunum semptomları ve kalıcı hava akışı kısıtlaması ile karakterize edilen heterojen bir akciğer hastalığıdır. Bu klinik durum, amfizem, bronşiolit ve kronik bronşitin patolojik bileşenlerini içermektedir ve hava akışı kısıtlaması genellikle ilerleyici bir seyir izlemektedir. Hava akımı kısıtlaması, akciğerlerin zararlı parçacıklara veya gazlara karşı gösterdiği anormal inflamatuar yanıtla ilişkilidir ve çoğunlukla tütün kullanımından kaynaklanmaktadır; ancak KOAH akciğerleri etkilese de önemli sistemik sonuçları da bulunmaktadır. Kesin tanı için spirometri gereklidir ve bu testte bronkodilatör sonrası ölçülen FEV1/FVC oranının 0.7’nin altında olması tanısal kriter olarak kabul edilmektedir. Tanı sonrasında, hastalar semptom seviyeleri ve önceki alevlenme öyküleri dikkate alınarak birleşik bir ABE yaklaşımına göre gruplandırılmakta ve bu gruplama, hastalığın ciddiyetinin ve yönetim stratejisinin belirlenmesinde temel alınmaktadır.

Tedavi

KOAH’ın yönetimi, hastaların risk gruplarına ve semptom yüküne göre kişiselleştirilmiş bir algoritma üzerinden yürütülmektedir. Tedavinin temel taşlarını sigarayı bırakma ve maruziyetten kaçınma oluştururken, tüm hastaların grip ve pnömokok aşıları ile aşılanması birincil önleme adımıdır. Farmakolojik tedavide temel amaç hava yolu kısıtlamasını azaltmak olup, bronkodilatörler (kısa veya uzun etkili) kullanılmaktadır; daha şiddetli semptomları veya yüksek alevlenme riski olan hastalarda uzun etkili bronkodilatör kombinasyonları (LAMA+LABA) tercih edilmektedir. Özellikle yüksek kan eozinofil sayımı (300 hücre/mikrolitre) olan ve sık alevlenme yaşayan yüksek riskli hastalarda inhalasyon kortikosteroidlerinin (ICS) bronkodilatör tedavisine eklenmesi düşünülmektedir. İlaç dışı yönetimde ise, egzersiz kapasitesini ve yaşam kalitesini artıran akciğer rehabilitasyonu kritik öneme sahiptir ve şiddetli hipoksemisi olan hastalarda uzun süreli oksijen tedavisi sağkalımı önemli ölçüde artırmaktadır.

Bu konunun derinlemesine tıbbi analizine ve literatür kaynaklarına ulaşmak için abone olun.

Bu ve zengin eğitim konularını düzenli bir şekilde izlemek için size uygun abonelik sistemine kayıt olun.