Köprücük Kemiği Kırığı

Genel Bakış

Özet

Klavikula kırıkları çoğunlukla otuz yaşın altındaki aktif erkekler gibi genç popülasyonda meydana gelen yaygın yaralanmalardır ve bu durum genellikle spor aktiviteleri sırasında omuza doğrudan düşme veya motorlu taşıt kazaları gibi yüksek enerjili travmalar sonucunda ortaya çıkmaktadır. Kırık bölgesinde hissedilen ağrı genellikle orta ila şiddetli düzeyde olup, yaralı uzvu hareket ettirme veya kullanma çabası ile şiddetlenme eğilimi göstermektedir. Altmış beş yaş ve üzerindeki bireylerde ise düşük enerjili mekanizmalar, örneğin uzatılmış el üzerine düşme gibi basit düşmeler, kırık için önemli bir risk faktörü oluşturmakta ve bu yaş grubunda kadınlar erkeklere göre daha sık etkilenmektedir. Tanısal süreç, öncelikle olası ciddi yaralanmaları dışlamak amacıyla kapsamlı bir travma taraması ile başlamakta, ardından klavikula bölgesinde yumuşak doku şişliği, ekimoz ve palpasyonda noktasal hassasiyetin değerlendirildiği odaklanmış bir fizik muayene yapılmaktadır; kırık yerinden oynamış ve açılıysa belirgin bir kemik deformitesi gözlenebilmektedir. Tanının kesinleştirilmesi için şüpheli tüm hastalardan klavikula röntgen serisi istenmesi gerekmekte, açık kırıkların tespiti halinde ise acil cerrahi müdahale gerektirdiği için derhal ortopedi cerrahisi uzmanına danışılması kritik önem taşımaktadır. Kapalı kırıkların tedavisinde cerrahi veya cerrahi olmayan yönetim kararı, kırığın spesifik yeri, yer değiştirme veya kısalma derecesi gibi klinik bulgular ile hastanın genel durumu ve bireysel beklentileri dikkate alınarak verilmektedir.

Tanı

Klavikula kırığı, halk arasında sıklıkla kırık köprücük kemiği olarak adlandırılan ve klavikula kemiğinin bütünlüğünde anormal bir kesintinin meydana gelmesi şeklinde tanımlanan bir durumdur. Kırıkların büyük çoğunluğu, omuz üzerine doğrudan düşme, motorlu taşıt kazaları ve diğer yüksek enerjili travmalar gibi akut yaralanmalar sonucunda oluşmakta olup, hastalar kırık bölgesinde orta ila şiddetli düzeyde ağrı bildirmekte ve omuz hareket aralığı denendiğinde ağrının belirgin şekilde arttığını ifade etmektedirler. Hastalar, yaralanma anında duyulan çatlama sesi veya krepitasyonu tanımlayabilirler ve fizik muayenede bölgede şişlik, ekimoz ve kırık yerinden oynamışsa gözle görülür bir deformite tespit edilmektedir. Yüksek enerjili yaralanmalarda, hayatı tehdit edici olabilecek damar veya sinir yaralanmalarını dışlamak için kapsamlı bir travma taramasının ardından, klavikula ve omuz kuşağının odaklanmış muayenesine geçilmeli, palpasyonda kırık yerinde noktasal hassasiyet ve krepitasyon aranmalıdır. Tanısal görüntüleme için standart klavikula röntgen serisi istenmekte ve bu serinin akromiyoklaviküler ve glenohumeral eklem çıkıklarının gözden kaçırılmaması için gerekli aksiller veya skapula-Y görüntülerini de içermesi önemlidir. Ayrıca, komşu hayati yapıları sıkıştırabilme potansiyeli olan posterior sternoklaviküler çıkık şüphesi gibi karmaşık durumlarda, bölgenin acil BT taraması ile değerlendirilmesi gerekmektedir.

Tedavi

Klavikula kırıklarının tedavisi, kırığın açık veya kapalı olması, yeri, yer değiştirme derecesi ve hastanın bireysel özellikleri göz önüne alınarak cerrahi veya cerrahi olmayan yöntemlerle belirlenmektedir. Açık kırıklar ve damar-sinir yapılarında bozulma belirtisi gösteren durumlar, acil cerrahi müdahale gerektirmesi nedeniyle derhal bir ortopedi cerrahı tarafından yönetilmelidir. Kapalı kırıkların cerrahi dışı yönetiminde, hastanın konforu ve kırık bölgesinin korunması amacıyla geniş bir kol askısı kullanılmakta olup, özellikle yaşlı yetişkinlerde kas atrofisi ve eklem sertliği riskini azaltmak için bu immobilizasyonun bir ila iki haftadan fazla sürmemesi tavsiye edilmektedir. Konservatif tedavi sürecinde, hastaların kırığın iyileşmesi için altı ila sekiz hafta boyunca ağır kaldırmaktan ve ağrıya neden olan tüm hareket ve aktivitelerden kaçınmaları zorunludur. Cerrahi gerektiren önemli ölçüde yer değiştirmiş kırıklarda, genellikle plaklar ve vidalarla gerçekleştirilen açık redüksiyon ve iç fiksasyon standart cerrahi yöntem olarak kabul edilmekte, intramedüller cihazlar da alternatif bir seçenek olarak mevcuttur. Cerrahi sonrası hastaların yara iyileşmesini kontrol etmek amacıyla yaklaşık iki hafta içinde kliniğe dönmeleri ve bu süreçten sonra omuz hareket aralığı egzersizlerine başlamaları önerilmekte, tam iyileşme sonrasında ise normal aktivitelere dört ila beş ay içinde kademeli olarak dönülmesine izin verilmektedir.

Bu konunun derinlemesine tıbbi analizine ve literatür kaynaklarına ulaşmak için abone olun.

Bu ve zengin eğitim konularını düzenli bir şekilde izlemek için size uygun abonelik sistemine kayıt olun.