Koksidiniya (Koksiks Ağrısı)

Genel Bakış

Özet

Koksidiniya, genellikle oturma eylemi veya oturur pozisyondan ayağa kalkma sırasında şiddetlenen, koksiks bölgesinde yerleşen engelleyici ağrı ile karakterize edilen klinik bir durumdur. Bu ağrılı durumun kökeni, bir düşme veya doğum gibi travma sonrası bir olaya dayanabilir, travma dışı nedenlerden kaynaklanabilir veya sebebi bilinmeyen (idiyopatik) olarak sınıflandırılabilir. Tedavi yaklaşımı çoğunlukla konservatif yöntemlerle başlar ve basınca duyarlı özel yastıkların kullanımı, lokal kortikosteroid enjeksiyonları, koksigeal manipülasyon teknikleri ve ganglion impar enjeksiyonları gibi girişimleri kapsamaktadır. Cerrahi bir seçenek olan koksidektomi ise, inatçı hale gelmiş post-travmatik koksidiniya vakalarında oldukça etkili olabilmesine rağmen nadiren uygulanması gereken bir yöntemdir. Tanı sürecinde, ağrıya neden olabilecek rektal tümörler veya enfeksiyonlar gibi daha az rastlanan yerel patolojilerin kesinlikle dışlanması gerekmektedir.

Tanı

Koksidiniya tanısı, hastanın geçirdiği travma veya doğum gibi önceki olaylara dair öyküsünün alınması ve sakrum ile koksiksin palpasyonunu içeren kapsamlı bir fizik muayene ile konulmaktadır. Hastalar tipik olarak, normal günlük aktivitelerini önemli ölçüde etkileyen, koksiks bölgesinde bıçak saplanır gibi, delici veya sıkıcı olarak tanımlanan bir ağrıdan şikayetçidirler ve bu ağrı otururken, oturmaktan kalkmaya geçerken ve bazen dışkılama veya cinsel ilişki sırasında kötüleşebilir, hatta sakruma, lomber omurgaya ve uyluğun arkasına kadar yayılabilir. Rektal muayene genellikle koksigeal uçta belirgin hassasiyet veya koksiksin aşırı hareketliliğini (hipermobilite) gösterir ve pelvik taban kaslarında spazm da mevcut olabilir. Gerçek koksidiniyayı başka bir kaynaktan yansıyan ağrılardan (psödo-koksidini) ayırmak amacıyla koksiksin dorsal yüzeyine uygulanan kortikosteroid ve lokal anestezik enjeksiyonu ile yapılan tanısal deneme, semptomlarda hızlı bir rahatlama sağlayarak ayırıcı tanıya yardımcı olur.

Tedavi

Koksidiniya yönetimi, invazivliği giderek artan bir basamaklı yaklaşım ile gerçekleştirilmelidir. Belirtilerin iki aydan kısa sürmesi durumunda akut koksidiniya, iki aydan uzun sürmesi durumunda ise kronik koksidiniya olarak sınıflandırılır ve bu iki klinik tablo farklı tedavi stratejileri gerektirmektedir. Konservatif yönetimin başarısız olduğu, dirençli hale gelmiş kronik vakalar için cerrahi tedavi olan koksidektomi bir seçenek olarak değerlendirilmek üzere ayrılmıştır. Tedavinin birincil amacı, koksiks üzerindeki basıncı azaltmak ve hastanın ağrısını etkin bir şekilde kontrol altına almaktır.

Bu konunun derinlemesine tıbbi analizine ve literatür kaynaklarına ulaşmak için abone olun.

Bu ve zengin eğitim konularını düzenli bir şekilde izlemek için size uygun abonelik sistemine kayıt olun.