Özet
Plevrit, akciğer ile göğüs boşluğu arasında yer alan ince, sıvı dolu bir alan olan plevranın iltihaplanması durumu olarak tanımlanmaktadır ve bu boşluk normalde solunum hareketleri sırasında akciğerin pürüzsüz ve sürtünmesiz bir şekilde hareket etmesini sağlamaktadır. Plevra, akciğeri kaplayan visseral ve göğüs kafesini kaplayan paryetal olmak üzere iki katmandan oluşmakta olup, ağrı reseptörlerinin sadece paryetal plevrada bulunması sebebiyle iltihap bu bölgede keskin ve ani göğüs ağrısı belirtileriyle kendini göstermektedir. Bu ağrı karakteri, derin nefes alma, öksürme, hapşırma veya Valsalva ve Mueller manevraları gibi solunum hareketleriyle birlikte kötüleşme eğilimi sergilemektedir. Klinik değerlendirme sırasında, miyokard enfarktüsü, pulmoner emboli, aort diseksiyonu ve pnömotoraks gibi hastanın hayatını potansiyel olarak tehdit eden acil durumların hızlı bir şekilde dışlanması kritik bir öneme sahiptir. Ayrıca, plevritik nitelikte göğüs ağrısı ile başvuran hastalarda ayırıcı tanıda pnömoni, perikardit, kostokondrit ve perforasyonlu viskus gibi diğer önemli durumlar da dikkatle değerlendirilmelidir.
Tanı
Plevritin tanısına yönelik ilk yaklaşım, hastanın detaylı öyküsü ve fizik muayenesi ile başlar ve genellikle başlangıç görüntüleme testi olan göğüs röntgeni ile birleştirilerek olası ayırıcı tanıların kapsamı daraltılır. Semptomların akut başlangıcı (saatler içinde) miyokard enfarktüsü, pulmoner emboli veya pnömotoraks gibi durumları işaret ederken, saatler ile günler arasında süren subakut başlangıç enfeksiyon veya iltihabi nedenleri düşündürürken, haftalar süren kronik ağrı ise malignite veya tüberkülozu akla getirmektedir. Fizik muayenede kollar arasında eşit olmayan nabız veya kan basıncı aort diseksiyonunu düşündüren önemli bir ipucudur ve bununla birlikte hipotansiyon, hipertansiyon veya hipoksemi gibi bulgular acil değerlendirme gerektiren kritik işaretlerdir. Laboratuvar değerlendirmesi, enfeksiyon, iltihap, malignite veya kardiyak etiyolojiyi araştırmak amacıyla tam kan sayımı, C-reaktif protein, kalp enzimleri ve D-dimer gibi testleri içerirken, görüntüleme çalışmalarında ise plevral sıvı varlığını ve özelliklerini doğrulamak için toraks ultrasonu, pulmoner emboli şüphesi için Bilgisayarlı Tomografi (BT) pulmoner anjiyografi ve aort diseksiyonu için kontrastlı BT taraması esastır.
Tedavi
Plevritin etkili yönetimi, altta yatan spesifik etiyolojinin hızla belirlenmesine ve buna yönelik tedaviye odaklanmaktadır. Viral kaynaklı plevrit gibi iyi huylu durumlarda tedavi esas olarak semptomatik olup, hastanın ağrısını hafifletmek için genellikle Non-Steroidal Anti-İnflamatuar İlaçlar (NSAID’ler) ile yeterli analjezi sağlanır. Plevral boşlukta irin birikimi olan empiyem veya komplike plevral efüzyonlar, kalıcı bir enfeksiyon kaynağı haline gelme ve fibrozis ile hapsedilmiş akciğere yol açma riski taşıdıkları için acil olarak göğüs tüpü yerleştirilmesi veya video yardımlı torakoskopik cerrahi (VATS) gibi yöntemlerle boşaltılmalıdır. Yaşamı tehdit eden acil durumlardan gerilim pnömotoraksı, trakeanın karşı tarafa kayması, hipotansiyon ve hipoksemi ile kendini gösterdiğinden, derhal iğne torakostomisi ile dekompresyon ve ardından göğüs drenajı ile müdahale edilmesini zorunlu kılmaktadır. Akut koroner sendrom veya pulmoner emboli gibi kardiyovasküler nedenlere bağlı plevrit durumlarında ise antikoagülasyon ve gerektiğinde reperfüzyon tedavisi veya cerrahi müdahale ivedilikle uygulanmalıdır.
Bu ve zengin eğitim konularını düzenli bir şekilde izlemek için size uygun abonelik sistemine kayıt olun.