Özet
Bariyatrik cerrahi, özellikle de Vücut Kitle İndeksi (VKİ) kırkın üzerinde olan Sınıf III obeziteye sahip bireylerin sayısının dünya çapında hızla artması nedeniyle, obezitenin tedavisinde cerrahi olmayan yöntemlere göre tüm nedenlere bağlı ölüm oranlarını anlamlı derecede düşürdüğü kanıtlanmış bir tedavi seçeneğidir. Cerrahi prosedürlerin etki mekanizması mide hacminin kısıtlanması, hafif malabsorpsiyon ve beraberindeki hormonal değişimleri içermekle birlikte, tam olarak aydınlatılamamıştır. En yaygın gerçekleştirilen bariyatrik operasyonlar arasında Roux-en-Y mide bypassı ve tüp mide ameliyatı (sleeve gastrektomi) yer almakta olup, operasyonların büyük bir çoğunluğu laparoskopik tekniklerle uygulanmaktadır. Bariyatrik cerrahi sonrası hastalarda bağırsak sızıntısı, derin ven trombozu, pulmoner emboli ve gastrointestinal kanama gibi cerrahiden sonraki otuz gün içinde ortaya çıkan erken komplikasyonlar ve anastomoz darlığı ile iç karın fıtığı gibi cerrahiden otuz günden daha sonra gelişen geç komplikasyonlar görülebilmektedir. Ayrıca, ameliyatın tipine bağlı olarak hastalarda sıklıkla demir, B12 vitamini, D vitamini ve çinko gibi mikro besin eksiklikleri ile kemik mineral yoğunluğunda azalma gibi metabolik sekeller ortaya çıkmaktadır.
Tanı
Bariyatrik cerrahi geçiren bir hastada komplikasyon tanısının konulması, merkezi yağlanmanın geleneksel karın sepsisi belirtilerini maskeleyebilmesi nedeniyle zorlaşabilmektedir. Klinik şüphe, özellikle ameliyattan sonraki ilk iki hafta içinde başlayan yeni karın ağrısı, dakikada 110-120 atımın üzerinde kalıcı taşikardi, 38.5°C’den yüksek ateş veya solunum sıkıntısı gibi beklenen iyileşme sürecinden sapma gösteren bulgular olduğunda artmalıdır. Tanısal süreçte görüntüleme yöntemleri önemli bir yer tutmaktadır; örneğin, bağırsak sızıntısının teşhis edilmesinde üst gastrointestinal seri veya bilgisayarlı tomografi (BT) taraması yardımcı olabilir, ancak negatif bir sonuç sızıntı ihtimalini tamamen dışlamaz. Derin ven trombozu genellikle Doppler ultrason ile teşhis edilirken, pulmoner emboli tanısında BT anjiyografi etkilidir ve acil karın ağrısında BT, sızıntı, apse veya iç fıtık varlığını göstermede faydalıdır. Geç dönem komplikasyonlardan olan anastomoz darlığı tanısı hastanın öyküsü ve endoskopi ile doğrulanır; laboratuvar testleri ile ise hipoalbüminemi ve anemi gibi beslenme komplikasyonları ortaya çıkarılabilmektedir.
Tedavi
Bariyatrik cerrahi sonrası gelişen komplikasyonların tedavisi, erken tanı ve hızlı müdahaleyi gerektirmektedir. Bağırsak sızıntısı veya sepsis şüphesinde tedavi, geniş spektrumlu intravenöz antibiyotikler ve erken resüsitasyonu içerir; kesin tanı şüphesi devam ediyorsa, mümkün olan en kısa sürede cerrahi keşif önerilir. Cerrahi müdahale genellikle periton boşluğunun yıkanması, sızıntı bölgesinin kapatılması, dren yerleştirilmesi ve beslenme erişiminin sağlanmasını kapsar. Derin ven trombozu ve pulmoner emboli için önleyici tedbirler arasında erken mobilizasyon, ardışık kompresyon cihazları ve farmakolojik tromboprofilaksi yer alır. Proksimal anastomoz darlığı, genellikle endoskopik balon dilatasyonu ile tedavi edilir, bu da hastaların katı gıdalara karşı artan intoleransını derhal hafifletir. Metabolik ve beslenme eksiklikleri, öncelikle oral takviyelerle yönetilir; şiddetli demir eksikliği için intravenöz replasman ve şiddetli protein eksikliği için total parenteral beslenme veya cerrahi revizyon gerekebilir.
Bu ve zengin eğitim konularını düzenli bir şekilde izlemek için size uygun abonelik sistemine kayıt olun.