Özet
Birincil veziküler-büllöz cilt lezyonları, çapı bir santimetreden küçük ve sıvı dolu epidermal yükseltiler olan veziküller ile çapı bir santimetreden büyük kabarcıklar olan bülleri kapsamaktadır. İkincil lezyonlar arasında ise pul, kabuk, milia ve iz bırakma gibi klinik özellikler gözlemlenebilir; bu lezyonların sınıflandırılması, cilt katmanında meydana geldikleri derinliğe göre yapılır. Veziküller seröz eksüdalar veya seropürülan karakterde içerik taşıyabilir, kısa ömürlüdürler ve genellikle kendiliğinden patlayarak veya birleşerek büllere dönüşme eğilimi gösterirler. Epidermis içinde yer alan büller ince ve gevşek duvarlıdır, kolayca patlar ve erozyon, pul ve kabuk oluşumuna yol açar. Öte yandan, bazal membran bölgesinde gelişen subepidermal büller ise gergindir ve patladıklarında ülserasyon ve kalıcı iz bırakma ile sonuçlanma potansiyeli taşırlar.
Tanı
Veziküler-büllöz bir süreçle değerlendirilen hastalarda tanısal yaklaşım, döküntüye eşlik eden pul, kabuk, milia ve skarlar gibi ikincil klinik özelliklerin varlığını dikkate almayı içerir. Pul varlığı, pemfigus veya toksik epidermal nekroliz gibi yüzeysel bir kabarcık sürecini işaret edebilirken, kabuk oluşumu kurumuş eksüdatın göstergesidir. Milia adı verilen beyaz keratinöz kistler, epidermolizis bülloza veya porfiriya kutanea tarda gibi daha nadir durumları akla getirebilir. Skarlar, genellikle kabarcıkların dermal-epidermal bileşke veya dermiste gelişmesinden kaynaklanır. Aktif kabarcıkların yokluğunda bile ürtikeryal papüllerin veya plakların varlığı, büllöz pemfigoid gibi otoimmün hastalıkların erken bir göstergesi olabilir. Klinik inceleme, vezikül veya bülün anatomik yerleşimini, kırılganlığını ve Nikolsky ya da Asboe-Hansen gibi tanısal işaretlerin varlığını belirlemeyi kapsar.
Tedavi
Veziküler-büllöz hastalıkların tedavisi, altta yatan spesifik etiyolojiye göre yönlendirilir ve otoimmün, enfeksiyöz veya inflamatuar nedenlere yönelik farklı yaklaşımlar gerektirir. Büllöz pemfigoid ve mukoza membran pemfigoid gibi otoimmün kökenli durumlar, genellikle topikal veya sistemik kortikosteroidler ile diğer immünosüpresif ve anti-inflamatuar ajanların kullanımına dayanır. Enfeksiyöz nedenli hastalıklarda (örneğin herpes, impetigo) ise antiviral veya antibakteriyel tedaviler önceliklidir. Mastositoz gibi hastalıklarda tedavi, mast hücre tetikleyicilerinden kaçınma ve antihistaminik kullanımı ile sağlanırken, Stevens-Johnson sendromu gibi hayatı tehdit eden durumlarda sepsis veya sıvı dengesizliği gibi komplikasyonların yönetimi ve kalıcı göz hasarını önlemek için acil oftalmolojik konsültasyon esastır.
Bu ve zengin eğitim konularını düzenli bir şekilde izlemek için size uygun abonelik sistemine kayıt olun.