Hipokalemi Değerlendirmesi

Genel Bakış

Özet

Hipokalemi, kanda bulunan potasyum seviyesinin 3.5 mmol/L değerinin altına düşmesi durumu olarak tanımlanmakta olup, bu durumun şiddeti serum potasyum konsantrasyonuna göre belirlenmektedir. Serum potasyum seviyeleri 2.5 ile 3.0 mmol/L aralığında bulunduğunda orta dereceli hipokalemiden bahsedilirken, 2.5 mmol/L’nin altındaki değerler şiddetli hipokalemi olarak sınıflandırılmaktadır. Hücresel zar potansiyelini kısmen belirleyen intraselüler ve ekstraselüler potasyum oranındaki hassas denge sebebiyle, ekstraselüler potasyum seviyesindeki küçük değişimler dahi, kardiyovasküler ve nöromüsküler sistemlerin fonksiyonları üzerinde önemli etkilere yol açabilmektedir. Hipokalemi vakalarının büyük çoğunluğu, idrar veya gastrointestinal sistem yoluyla gerçekleşen aşırı potasyum kayıplarından kaynaklanmakta olup, serum potasyumunun 4 mmol/L’den 3 mmol/L’ye düşmesi yaklaşık 200 ila 400 mmol potasyum kaybını işaret etmektedir. Klinik belirti ve semptomlar genellikle serum potasyum düzeyinin 3.0 mmol/L’nin altına inmesiyle ortaya çıkmakta ve akut tablolarda kas zayıflığı ile elektrokardiyogram (EKG) değişiklikleri yaygın olarak gözlenmektedir. Daha uzun süreli ve derinleşen potasyum eksikliği ise, rabdomiyoliz, böbrek anormallikleri ve hayatı tehdit edebilen kalp ritim bozukluklarına neden olabilmektedir. Potasyum replasmanının hızını ve uygulanma yöntemini belirlemede, hipokaleminin şiddeti, eşlik eden durumların varlığı, belirtilerin mevcudiyeti ve devam eden kayıp beklentisi gibi faktörler esas alınmaktadır. Hiperpotasemi riskini önlemek ve uygun tedaviyi sağlamak amacıyla tüm hipokalemi hastaları için EKG çekilmesi ve serum potasyum konsantrasyonunun sık aralıklarla izlenmesi önerilmektedir.

Tanı

Hipokaleminin altında yatan nedenin tespiti çoğunlukla hastanın detaylı öyküsü alınarak mümkün olmakta, ancak nedeni belirgin olmayan vakalarda kan basıncı ölçümleri, idrar potasyum atılımı değerlendirmesi ve asit-baz dengesi analizi tanıya yardımcı olmaktadır. Hafif düzeydeki hipokalemi genellikle herhangi bir belirti vermeden ilerlerken, serum potasyum seviyeleri düştükçe kas zayıflığı ve karakteristik EKG değişiklikleri gibi akut belirtiler ortaya çıkmaktadır. Kronikleşen ve derinleşen hipokalemi durumları, böbrek fonksiyonlarında anormallikler, kalp ritim bozuklukları ve rabdomiyoliz gibi ciddi klinik sonuçlara yol açabilmektedir. Tanı sürecinde atılacak ilk adımlar arasında, serum sodyum, potasyum, glukoz, klorür, bikarbonat, üre ve kreatinin değerlerini içeren temel metabolik panelin incelenmesi ve her hastadan EKG çekilmesi yer almaktadır. Etiyolojinin kolayca saptanamadığı durumlarda ise, böbrek kaynaklı ve böbrek dışı potasyum kayıp nedenlerini ayırt etmek amacıyla idrar elektrolitleri, özellikle idrar potasyumu ve klorür seviyeleri ölçülmelidir; bu ölçümler idrar kreatinin seviyesi ile birlikte potasyumun fraksiyonel atılım oranının hesaplanmasına olanak tanımaktadır.

Tedavi

Serum potasyum seviyesinin 2.5 mmol/L’nin altına düştüğü şiddetli hipokalemi durumlarında veya kas zayıflığı, EKG anormallikleri gibi semptomları olan hastalarda potasyum replasmanı derhal ve acil olarak başlatılmalıdır. Potasyum takviyesi sırasında, hastanın klinik durumuna göre replasman yöntemi seçilmekte; oral alımı tolere edebilen ve diyabetik ketoasidoz veya hiperosmolar hiperglisemik durumu olmayan hastalarda, oral potasyum replasmanı genellikle şiddetli hipokalemide bile en kolay yöntem olarak tercih edilmektedir. Ancak, büyük dozlarda potasyum ihtiyacı olduğunda veya ağızdan alım toleransı olmayan hastalarda intravenöz potasyum klorür uygulaması gerekmektedir. Diyabetik ketoasidoz veya hiperosmolar hiperglisemik durumu olan hastalarda, belirgin potasyum kayıpları nedeniyle hipokalemi meydana gelirse intravenöz potasyum takviyesi zorunludur ve olası aritmileri önlemek amacıyla insülin tedavisine başlamadan önce serum potasyum seviyesinin 3.3 mmol/L’nin üzerine çıkarılması hedeflenmelidir. Ayrıca, hipokalemili hastaların yaklaşık %40’ında görülen ve serum magnezyum düzeyinin 0.75 mmol/L’nin altında olduğu hipomagnezemi varlığı, potasyum eksikliğinin magnezyum düzeltilmeden giderilemeyeceği için hayati öneme sahiptir.

Bu konunun derinlemesine tıbbi analizine ve literatür kaynaklarına ulaşmak için abone olun.

Bu ve zengin eğitim konularını düzenli bir şekilde izlemek için size uygun abonelik sistemine kayıt olun.